22 Eylül 2007 Cumartesi

10- OLEY ÇEVİK KUVVET!

Hakkıyla, “çakı” gibi üniformasını taşıyan bir çevik kuvvet polisiydi bana üniformayı 5 dakikada sevdiren…
Bu dizileri seyrettiren de, bu dizileri seyredip öfkelenen polisler…
Üç haftadır seyrediyorum, Ah Polis Olsam dizisini. Emret Komutanım’la daha önce tanıştık. Hırsız-Polis derseniz, birkaç bölümdür. Çınar “komseri” sevmeye bile başladım.
Nedeninin konumuzla alakası yok.
Ama Oley Çevik Kuvvet’in var.
Peki nedir bu?
Bu bir slogan.
Bir süredir, Beyoğlu’na her salındığımda, rastladığım her Çevik Kuvvet polisiyle yüzüme bir gülümsemenin yayılmasının, içimden “Oley Çevik Kuvvet” diye sloganlar atmamın, üniformalarının ütüsünü yan gözle süzüşümün ve o toy yüzlü çocukları selamlayışımın muzip bir sebebi var. (Bu sebep alttaki Çelik/Çevik Kuvvet başlığıyla yakından ilgili ve çoook eskilere dayanıyor.)
Askerleri ve polisleri –ideolojik, vatanperver duyguları bir kenara bıraksak bile- oldum olası severim. Bütün askerlere el sallarım bir kere. Öyle selam falan durmam, gayet çocuksu bir gülümsemeyle el sallarım. Sevildiğini hissetsin isterim. Güvenildiğini…
Polislerle ise vukuatlarım çeşitli… :)
Çoğu meslek icabı ve çoğu, benim herkese selam verip, herkesle sohbet etmemden sebepli. Tabii birçoğu da eğlenceli. Hangi birini anlatmalı bu tatsız konuya girmeden önce yüzümüzü gülümsetmek için…
Taksi bulamadığım için, topuklu ayakkabıların tepesinde, geç kaldığım bir aile buluşmasına koştururken, yolda rastladığım polis aracının beni Nevizade’ye bıraktığını mı, her yanlış yola girmek istediğimde mutlaka polislerden izin alarak o “yanlış” yolu kullandığımı mı, oturduğum semtte devriye gezen polislerin beni –meslektaşlarıyla samimiyetimden- polis muhabiri sandığını ve uzun süre her hırsızlıkta, her adi suçta, olur olmaz saatlerde arayıp “Selcen Hanım, şu sokakta olay var, ilginizi çekiyorsa alalım sizi” demelerini, onlara bu tip haberler yapmadığımı anlatana kadar birkaç olaya eşlik ettiğimi mi, geç saatte işten döndüğümde nöbet tutan polis arkadaşlarla birlikte makarna partisi verdiğimizi mi, etrafta polis olduğu müddetçe genelde her şeyin bir çaresinin olduğunu mu…

Çelik / Çevik Kuvvet

Kanal D, 10 Ağustos’ta taklit bir diziye daha başladı. Prodüksiyon Sinan Çetin. Yaz sezonuna damgasını vuracakmış. Diziyi özlenen Atilla Arcan için, komedyen Şafak Sezer için (ki bence en başarılı karakter onunki) veya Karadeniz-estetik plastik Öykü Sertel için seyredenler var. Hatta Fatoş Seğmen için…
Konusu, İçişleri Bakanı’nın halkla polisi kaynaştırma projesi üzerine kurulu. Kaynaştırma için halktan polis olmak isteyenler eğitime katılırlar. Bu pilot uygulamaya karşı olan Polis Okulu’nun müdürü ise başarısız olacağına inandığı tipleri seçer.
Ah Polis Olsam dizisi Bayrampaşa Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde geçiyor / çekiliyor. Kıyıdan köşeden de olsa Çevik Kuvvet “tesislerinin” imkânları gözler önüne seriliyor.
Dizinin bakanı Ali Atıf Bir’den gördüğümüz kadarıyla İçişleri Bakanı Polis Okulu’nda yaşıyor. Üstelik Bir, sanki rol yapmıyor, kendini oynuyor.
Polis adaylarının ise her biri ayrı bir felaket. Tamam, Polis Okulu’nun müdürü başarısız olsunlar diye seçmiş onları. Peki, hiç mi yönetmelik, adap-kural yok bu okulda? Kızların hepsi sahne makyajı içinde, erkeklerin yarısı şarapçı göbekli, yerinden kıpırdadıklarında kıpkırmızı olacak kadar antremansız…
Herhalde halkın gözünde yerleştirilmek istenen yeni polis imgesi bu. Her tür dalavereye açık, kaytaran, şaklaban, ziyadesiyle esnek ast-üst ilişkileri içinde olan, teşkilatlarına her tür hırsızın, dolandırıcının sızdığı, üniformasını hakkıyla taşıyamayan, “benim dayım bakan” diyen herkesin önünde “saygıyla eğilen”, kendini sürekli etiketleyen…
Aziz Nesin’in sözlerine katılmasanız bile, biraz gerçeklik payı olduğunu düşünmelisiniz. Halk ona verileni alır, güler, eğlenir, bayılır, reytingleri zıplatır ama altta geçen mesajı da bilinçsiz bilinçaltına kaydeder. Benim polisim budur der. Benim askerim lise talebesi kıvamındadır der. Sonra yolda bir asker, polis görünce bilinçaltı su yüzüne çıkar.
Subliminal reklam mantığıdır bu.

Polisim bu mudur?

“Emret Komutanım” askeri, “Ah Polis Olsam” polisi hedef alıyor. “Arka Sokaklar” ve “Hırsız-Polis”, genel işleyişi daha doğru yansıttığı için polislerce daha tutuluyor.
Bir sürü kişiyle konuştum dizilerle ilgili, denk geldiğim askerlere, polislere sordum, bazılarına özellikle denk geldim de sordum.
Sesler ortak…
Emret Komutanım’la ilgili memnuniyetsizlik daha az.
“Emret Komutanım dizisinin askeriyeye yaklaşımı daha yumuşak. Askeri incitmeyecek düzeyde” diyor asker arkadaşlardan biri.
Bir polis arkadaş ise Arka Sokaklar dizisinin daha doğru bir memur-amir ilişkisini yansıttığını söylüyor. “Dizideki baş komisere ‘baba’ diyorlar. Bizde ekibin içerisinde amirine baba diyemezsin, abi diyemezsin. O dizide amirle memur arasındaki birliği görüyoruz. Gerçekte de bunun olması lazım. Bu dizideki operasyonlar biraz abartılı. En iyi polis dizisi Hırsız-Polis. Diğerleri ya aşağılıyor ya da polisin yapamayacağı şeyleri yapabilirmiş gibi gösteriyor.”


“Amaç, üniformaya saygıyı bitirmek”

60’lı yıllarda Kuleli Askeri Lisesi resmi günlerde, bayramlarda bando eşliğinde yürüyüş yaparmış. Halk da camlara doluşur, askerlere, asker adaylarına müteşekkir ve hayran bakışlarla çiçek atarmış. Eskiden apartmanlarda da otururmuş, subaylar, astsubaylar. O apartmanda büyüyen çocuklar da rol modeli olarak onları örnek alır, büyüyünce asker olmak isterlermiş.
Sonra kendini halktan çekti asker, lojmanlara kapattı.

Yıllar önce bir polis çocuğu öğrencim vardı. Tek hedefi Kuleli Askeri Lisesi’ne girmekti. Çalıştı, çabaladı, kazandı. Hep aradı beni, hep hatırımı sordu. “Kuleli’yi” kazandığı zaman ne kadar sevindiğimi hatırlıyorum. Babası gibi polis olsa sevineceğimden daha çok sevindim asker olacağına.

Polisimizi, askerimizi aşağılıyor bu diziler. Kime yarıyor derseniz, kimlere yaramıyor ki?
Halkımız mı böyle görmek istiyor acaba polisini?
Dik durmayı bile beceremeyen bir polis, kendisi gibi her tür numaraya açık bir polis.
Yoksa “hakiki” polis hakkıyla işini yapıyor da, halktan polis olursa ancak bu kadar mı oluyor?
O zaman dizide “hakiki” Çevik Kuvvet polislerini de göstersinler, hatta onları oynatsınlar. Gerçek Çelik/Çevik Kuvvet polisleri, amirleri olması gerekenleri gösterecektir.
Böylece bu halktan seçilen polis adaylarının kalibresi ortaya çıkacaktır.
Belki de iyi tarafından bakmalıyız… Belki de Ah Polis Olsam dizisi halktan polis bu kadar olur, “gerçek” polisimizin değerini bilelim diyordur. Kim bilir? Yoksa boş yere mi telaşlandık? :)
İlginç olan, halkın bu dizileri çok sevmesi… Oysa söz konusu teşkilatlar içinde kırık sesler var. Bir son dakika haberi verelim; Ah Polis Olsam dizisinin çekimleri durmuş, dizi bitecekmiş. Darısı aynı yoldaki diğer dizilere…

* * *

Bize zarar vermek isteyenler, güvenliğimizden vuruyorlar. Önce emniyetimizin simgelerini zayıflatıyorlar, saygınlığını azaltıyorlar. Gladyatör filminde Maximus’un arkadaşının söylediği gibi, “seni öldürmeden önce ismini öldürmeliler”.
Önce imgeleri bozuyorlar… Al sana gerçek subliminal…
Asker ve polis gibi “ceket iliklemeden aklımızdan bile geçiremeyeceğimiz” kurumlarla ilgili yapılan filmler, diziler hep müsamere düzeyinde kalıyor.(1)



“GÜVENLİK KURUMLARIMIZ AŞAĞILANIYOR”
- Reytinglerin iyi olması o dizinin güzel olduğunu göstermez. 2500 kişinin tercihi, 70 milyonun tercihiymiş gibi algılanması tam bir saçmalık. Son zamanlarda yayına giren diziler hep kopya, hep kopya…
Ceyda Deniz

- Yine bir taklit dizi daha!!! Fragmanında görüleceği gibi hemen hemen her şeyi, fon müziği dahil Polis Akademisi’nin aynısı. Bu yapım üstelik polislik gibi çok çok önemli, şerefli bir meslekle dalga geçerek, alay ederek reyting alma çabası içinde. Neymiş, “herkes polis olabilirmiş”. Polis olmak ne kadar kolay? Reyting alabilmek için bu şerefli meslekle dalga geçmek ne kadar doğru? Sinan Çetin’in de bunca hezimetten sonra bu işlerden ne zaman elini eteğini çekeceğini çok merak ediyorum. Artık daha kaliteli yapımları ekranda görmek istiyoruz.
Deco

- Acaba polis dizileriyle halkta polise karşı sempatiyi arttırmak mı amaçlanıyor? Ben de farkındayım ki, polislerle ilgili bir sürü dizi girdi yayına. Özellikle şu özürlü voleybolcuların polisler tarafından dövülmesi ortamı germişti bayaa bi.
Aşık bebiş


Teşekkürler kuzucuklarım!

Hadi biraz reklam yapalım. :)
Geçen haftaki “Levon Panos Dabağyan Türktür” yazım, sitemizin “en popüler”i olmuş. Yani o kadar çok tıklamışsınız sayfaya, o kadar çok okumuşsunuz ki yazıyı... Eh, bu durumda Posta gazetesi de bu hafta en çok satan gazete unvanını benim sayemde sürdürebildi. En başta da sevgili adaş dostum Selcen sayesinde.
Teşekkürler kuzucuklarım… :) (Bizim yaşımıza, başımıza uymaz diye kınamayın beni hemen, içimden kaçıverdi, vardır bir sebebi. Bu sebepten Adile teyzeye dualar…)
En güzelleri de meslektaşlarımdan, iş arkadaşlarımdan gelen mailler. Onlar “bileğimin, aklımın, yüreğimin hakkıyla köşe yazdığım için” gurur duyduklarını söylüyorlar, ben de takdirini saklamayacak kadar profesyonel ve samimi meslektaşlarım olduğu için…
Beni takip ediniz kuzucuklarım, büyüyünce neler neler yapacağım.

Haftaya görüşeceğiz!



1- Hakkını yemeyelim, benden bahsetme dese bile, yorum hakkı Alevya’nın.

ORTAYA ORTADAN KARIŞIK
Bundan sonra Ortaya Ortadan Karışık bölümünde, elimden geldiğince haber kaynaklarımı belirteceğim, mesleğimizdeki hak yeme, muhabiri ezme, emeğe saygısızlık durumlarına karşı biz doğru olalım da… Biz ilk denizyıldızını kurtaralım, gerisi gelecektir.

* Travesti Cellocan
Turkcell reklamlarının tatlı gülümsemeli Cellocan’ı meğerse, daha önce kız olarak ailesinin sahibi olduğu çay firmasının reklamında oynamış. Nasıl kız olarak demeyin. İlerici-kız takıntılı-Rizeli Mercan ailesi 3 oğullarının da saçlarını uzatmış. Yani bir anlamda olmayan-doğmayan kız çocuklarına özlemlerini gidermişler yıllarca. “Oğuzhan’ın saçlarını, arkadaşları dalga geçmese kestirmezdik” diyen anne Mercan, ileride oğlum “trans”a geçti diye boşuna tühlenmesin. Zaten yatırımı o şekilde yapmışlar…
(Haber kaynağı: Vatan gazetesi, 24 Ekim 2006, s: 5, Burcu Purtul)

* TDK sesimizi duydu!
Sayfamızın altında TDK dersleri bölümümüz var biliyorsunuz. Gençturkcell reklamlarının da “bizim kampanyamıza destek” vermesiyle :) Berkalp’in ve tüm gençlerin “nobran” çilesi sona eriyor. TDK sözlüğü artık cep telefonlarımızda. 600 bin kelime içeren sözlüğe wap üzerinden ulaşacaksınız. TDK Başkanı Dr. Şükrü Haluk Akalın “Wap’ın da Türkçesi’nin kullanılmasından yanayız. Kablosuz Erişim Düzeni (KED) olarak adlandırdık” diyor. TDK’nın wap adresi ise ked.tdk.org.tr
(Haber kaynağı: Akşam gazetesi, 18 Ekim 2006, s: 5)

* Hepimiz orucumuzu alkolle açtık
Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Bülent Cengiz tarafından ortaya atılan ve gazetelerde yayınlanan “gazozlarda alkol var” iddiası üzerine, Bursa’da faaliyet gösteren Erbak Uludağ A.Ş. TÜBİTAK’a analiz yaptırmış. Gazoz dışında çeşitli gıda ürünlerini de analize göndermişler. Sonuç mu? Hurma’da gazozdan 9 kat fazla alkol var.
Yapılan açıklamaya ise şudur: Doğada bulunan birçok meyve ve sebzenin doğal yapısında, değişik oranlarda etil alkol var.
Bu oran, ürünün olgunluk derecesine ve içindeki şeker miktarına göre değişiyormuş.
Hadi bu sene alkollü hurmayla açtık oruçlarımızı. Bakalım seneye Diyanet’in sesi çıkacak mı? İçimizi rahatlatan, orucumuzu güvence altına alan bir fetva gelecek mi?
(Haber kaynağı: Sabah gazetesi, Serhat Tezcan)

* Beyoğlu’nda caza devam
Her biten caz festivalinin ardından bir yenisi başlıyor. Beşinci yılını kutlayan Nardis Jazz Club, Kasım ayı boyunca sürecek bir caz festivali düzenliyor. Festivalin ilk adımı, “Smooth-jazz” sevenler için. 2-4 Kasım arasında Chicagolu saksafoncu Danny Lerman’ı dinleyebilirsiniz. Lerman’a, piyanoda Selim Benba, gitarda Önder Focan, basta Tony Jones, davulda Erhan Seçkin eşlik ediyor.
0 212 244 63 27

* INTERTV mini röportajı (kısmetse) haftaya, yeni köşemiz “RÖP’LEDİK”de…


TDK Dersleri

* Türkçe Sözlük’ten
Nizamiye kapısı (isim, askerlik): Kışla ve garnizonlarda giriş kapısı.
Nizamiye karakolu (isim, askerlik): Nizamiye kapısındaki karakol.

* Yabancı Kelimelere Karşılıklar
Klon: İngilizceden dilimize giren ve çeşitli bilim dallarında terim olarak kullanılmakta olan bu söz, "1. Bölünen bir bitkiden meydana gelen bitkiler, 2. Özel bir işlemle nüvesi etkin duruma getirilmiş hücre­lerden meydana gelen ve birbirine benzeyen canlılar grubu." anlamlarını taşımakta­dır. Kurumumuz, bu söz için kopya, kopyalama karşılıklarının uygun ol­duğu görüşündedir.
Klonlamak: kopyalamak.

27 Ekim 2006

Hiç yorum yok: