22 Eylül 2007 Cumartesi

7- BÜYÜKANIT TEŞEKKÜRLER, KARAHANOĞLU TEESSÜFLER!

Geçen hafta da bir sürü başka konuyu anlatmak üzere, bütün hafta birikip / biriktirip klavyenin başına geçtim. İçimden “sessizlik” geçti.
Bu hafta da neler neler anlatacaktım size, hatta anlattım bile ama gündem yedi bitirdi.
Kim bilir, belki de Tuncer Bey’in teklifini tekrar düşünüp, iki güne çıkartırım yazılarımı. Kim bilir, belki de kendime saklamaya devam ederim, gezdiklerimi, gördüklerimi, okuduklarımı, düşündüklerimi ve hatta hissettiklerimi.

Bu haftadan itibaren sayfanın altında TDK dersleri diye bir mini-bölüme başlıyoruz. Her ne kadar internette yazdığımız için arada esnemeler yapsak da, Türkçemizi korumak ve kollamak adına yani…
İsteyenler tdk.org.tr adresinden, Uzman Âdem Terzi ve Uzman Beyza Gültekin’in hazırladığı “Dağarcınıza Her Gün İki Söz” mail grubuna üye olabilirler. Olmayanlar içinse hizmet bizden!

“Her şey aslına irtica eder”

Dayanamadım. Ailemin ricalarını göz ardı ederek, politik gündeme bulaşıyorum. Renginizi anlayamadık diyenler de, satır aralarından derslerini çıkarırlar artık.
Diyanet’in açıklamasına göre, irtica kelime olarak geri dönmek anlamındaki rücu kökünden geliyor. Türkçemizdeki günlük kullanım anlamı ise gericilik.
Eskilerin sözünü hatırlar, “her şey aslına rücu eder” der, özümüze döneriz biz de…

Sayın Büyükanıt, yüreğimize su serptiniz. Sayın Karahanoğlu, mukaddeslerimize karşı çıkmayınız.

Dikkat ediniz, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Harp Akademileri Komutanlığı 2006-2007 Eğitim ve Öğretim yılı açılış töreninde yaptığı konuşma hiçbir yoruma açık olmayacak kadar netti, hedefler belliydi, cevaplar yerine gitti. Hakkında yapılan tüm haberler doğrudan alıntılarla yapıldı.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin asli görevi, milletimizin kurtarıcısı ve devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün silah arkadaşlarıyla beraber ve binlerce şehit vererek kurmuş olduğu bağımsız Türk Cumhuriyeti’ni demokratik, laik ve üniter yapısıyla sonsuza kadar savunmaktır.
BU SAVUNMA, SÖZÜN YETTİĞİ YERDE SÖZLE, YAZININ GEREKTİĞİ YERDE YAZIYLA, SİLAHIN GEREKTİĞİ YERDE SİLAHLA OLACAKTIR.

Ve yine TSK’nın görevi ülkemizi bölmek, ülkemizin birlik sembollerini yıpratmak isteyen hain ittifaka karşı bu sembolleri savunmaktır. Her vatanperver de, TSK’nın hainlere karşı koyduğu tavırları yürekten büyük bir iştiyakla desteklemektedir.
Dünyada hiçbir “normal” ülke vatandaşı düşünemezsiniz ki, kendi ülkesinin korumasından sorumlu silahlı kuvvetlerine karşı çıksın, kendi ülkesinin birliğine, bütünlüğüne karşı dursun, kendi ülkesinin düşmanı olsun.

* * *

TSK’nın düşmanları, vatanımızın düşmanlarıdır. TSK’nin düşmanları, devletimizin düşmanlarıdır. TSK’nın düşmanları devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün düşmanlarıdır. TSK’nın düşmanları bizim düşmanlarımızdır.
Dünyada hiçbir “normal” ülke vatandaşı düşünemezsiniz ki kendi ülkesinin düşmanı olsun. Bunlar ancak, ülkemizde Soros çocuğu, bir kısım ne idüğü belirsiz besleme vakıf mensubu sosyal transvestilere yakışan davranışlardır.

Tek üzüldüğümüz tarih boyunca, Osmanlı döneminde, engizisyondan kaçışlarında kucak açtığımız veya millet-i sadıka diye bağrımıza bastığımız, yüzyıllar boyunca bizden farksız, bu topraklar üzerinde eşit hak sahibi yaşamış tebaanın bugünkü bazı mensuplarının veya bu tebaadan çıkma dönmelerin Türk’e karşı böyle bir düşmanlık beslemeleridir.

Yoksa sözde Avrupa Birliği komiserlerinin Türkiye’ye zarar verme, Türkiye’ye düşmanlık besleme çabalarını daha az üzüntüyle ve daha anlayışla karşılamamız mümkündür. Bize acı gelen, bu topraklar üzerinde hür, müreffeh, eşit ve her tür etnik ayrımcılıktan uzak yaşama imkânını bulanların bize bu kadar vefasız ve düşmanca davranmalarıdır.

* * *

Sayın Büyükanıt laiklik tartışmasını gündeme getirdiğinde, kendisini ifade ettiği aşikâr olan - Merve Kavakçı’nın antrenörü Nazlı Ilıcak hanımefendiye kıymetli fikirlerini dökülüp saçılan- Bülent Arınç’ın ifadeleri üzerinde ayrıca durmaya gerek bile yok. Mesele, bildiğiniz gibi bir “şecaat arz etme” meselesidir.

Bu arada Sayın Arınç’ın, televizyondaki “şecaatlerini” dinlerken, kendisinin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Meclis Başkanı olduğunu hatırlamasına ve üstelik bunu ifade etmesine şaşırdık. Zira biliyorsunuz, “şecaat” sahibi hazret, daha önce de Türk dış politikasının Ege denizinde Yunanistan’a karşı harp sebebi olarak ifade ettiği 12 mil meselesinde Yunan tezini açıkça savunmaktan bir rahatsızlık duymamıştı. Eee, doğal olarak biz de kendisini Yunanistan Meclis Başkanlığına daha bir yakıştırıyorduk.

* * *

Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener Karahanoğlu’nun Türkiye’de dini istismar eden kesimlerin ekmeğine yağ sürecek yanlış çıkışını ise fevkalade üzüntü ve esefle karşılıyoruz.
Türkçe ezan konusu ülkemizde uzun bir süre denenmiştir, fakat unutulmaması gerekir ki, dinler sadece bir millete özgü değil, bütün insanlar içindir.
İslamiyet, cihanşümul bir dindir, ezan da bütün Müslümanların ortak çağrısıdır. O ortak çağrı, yüzyıllar boyunca Anadolu coğrafyasının her zerresine sinmiş, yüzyıllar boyunca on binlerce, yüz binlerce insan bu topraklarda, bu sesin devamı için şahadet rütbesine erişmiştir.
Dolayısıyla Sayın Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın bu eksik bilgiden kaynaklandığına inandığımız hatalı beyanının düzelmesi önemlidir. Ülkemizde İslamiyet’i istismar eden, halkı irticai yönde örgütleyen kişiler, gruplar ve partiler işte böyle bilgi noksanlığından gelen yanlış çıkışları değerlendirerek halkımızı aldatmaya devam ediyorlar.
Onlara bu zemini siz vermemeliydiniz Sayın Karahanoğlu.

Sizin bu beyanınız, belki de milletimize zarar veren bir takım irticacı güçler tarafından, köylerde elden ele dolaştırılan broşürlerle, din tüccarlarının, bu ülkenin düşmanlarının ve İslamiyet’i pazarlayarak kendilerine siyasi rant sağlayanların işine yarayacak.

Ne yaptığınızın farkında mısınız?
Bir çuval inciri berbat ettiniz.
Beyanatlarınıza dikkat ediniz.
Mukaddeslerimize ilişmeyiniz.
Ezan, BÜTÜN Müslümanların ortak dilidir.
Ve biz de Müslümanız.


ORTAYA ORTADAN KARIŞIK

* Milli Eğitim Bakanımız Hüseyin Çelik’in kartvizit çoraplarına değinmesek olmaz. Aklıma hemen kapı ziline “eski bilmem ne” yazan komşumuz geldi. İnsanların sürüden ayrılma, rütbelerle, kimliklerle nefes alma, “Ben farklıyım, ben özelim, ben bilmem neyim” diye çığırma çabalarına bir kere daha güldüm.
Genel görgü kurallarına ve kılık-kıyafet raconuna uyalım desek, ad-soyadın ilk harflerinin sol gömlek cebine işlenmesi kâfi geliyor. Hatta ceket iç astarına, pantolon bel iç kuşağına…
Oysa günümüzde maksat sürüden ayrılmak.
Bilirsiniz köylerde koyun sürüsünü ayırmak için pembeli-kırmızılı boyalarla damgalarlar. Sayın Çelik daha yaratıcı davranmış, çoraplarını tercih etmiş.

* İKSV’nin düzenlediği Filmekimi, 13-19 Ekim tarihleri arasında Beyoğlu Emek Sinema’sında başlıyor. Biletler 7 Ekim’den itibaren satışta. Biletix’ten veya Emek Sineması gişelerinden satın alabilirsiniz.

* “Korkularımı Korkuttum” yazım için gönderdiğiniz e-maillere çooook teşekkür ederim. Hepsine cevap yetiştiremedim, eksiklerimi buradan telafi ediyorum; “buluşalım, tanışalım” diyenler, hiç şansınız yok, “hep böyle kalın” diyenler, gündem bizi kovalıyor, bu havalar arada eser. Akıl fikir soranlar… Benimki bana yetiyor…
Ayrıca odaksevgi.biz sitesi yazımıza yer vermiş, Sevgili Mustafa Ulusoy büyük incelik göstererek haber de verdiler. Buradan da teşekkür edelim. Sitenin ana sayfasında tekrar tekrar okuyabilir, hatta üyeyseniz oylayabilirsiniz de…


TDK Dersleri

* Türkçe Sözlük’ten
Yapay dil (isim): Değişik diller konuşan kişiler arasında anlaşma sağlamak amacıyla doğal dillerdeki öğelerden yararlanılarak oluşturulan dil.

* Yabancı Kelimelere Karşılıklar
reel: Fransızca reel (réel) sözü, "gerçek" anlamıyla çeşitli alanlarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Oysa dilimizde bu kavramı tam olarak karşılayan güzel bir söz vardır; gerçek.

06 Ekim 2006

Hiç yorum yok: