22 Eylül 2007 Cumartesi

15- ARTÇI KUVVETLERİM


Yine bir örnek habercilik, yine ben… :) Güldüğüme kanmayın, sizin egolarınız zarar görmesin diye yumuşatıyorum durumu. 14 Kasım’da yazdığım “Ağar’ın PKK şifresi” yazısı yine başka bir habere konu oldu. Ben de her hafta bunları yazmaktan usanmadım çünkü –tabii ki- seviniyorum takip edildiğime. Yeri gelmişken, yazılarımı dikkatlice okuyan, yazılı-görsel-basılı basının büyük çoğunluğunu takip edip artçı kuvvetlerimden :) beni haberdar eden Alevya’ya teşekkür etmek gerek.
Teşekkürler Alevya!
(Tabii bu da gösteriyor ki, bana gönderdiğiniz maillerin hepsine cevap yazamasam da, hepsini okuyorum)

Ağar, Mabeyn toplantılarının konuğuymuş!!!
İlk defa bizim verdiğimiz bilgiyi dikkate alan arkadaşlar, konuyu biraz daha araştırıp birkaç bilgi daha eklemişler.
Neler mi yazmıştık “Ağar’ın PKK şifresi” yazısında?
“Dağda silah taşıyacaklarına, düz ovada siyaset yapsınlar” sizlerinin bir-iki gün öncesinde Mehmet Ağar’ın Kısıklı’daki Mabeyn lokantasındaki özel bir görüşmeye katıldığını…
Bu özel görüşmede, DYP Gn. Bşk. Yrd. Celal Adan organizasyonuyla, Prof. Eser Karakaş, gazeteci Mehmet Altan ve gazeteci Cüneyt Ülsever’in bir araya geldiğini…
Ve pek tabii ki, bu kişilerin telkin ve tavsiyelerinin Ağar’ın yeni siyasi yaklaşımının temelini teşkil ettiğini…
Kaynağımız sağlamdı.
Bu ipucunu takip eden gazeteci arkadaş (ne klasik bir laftır, değil mi?) ise konuya biraz daha açıklık getirmiş.

Milliyet gazetesi muhabirlerinden Belma Akçura, 22 Kasım günü (araştırma 18 gün sürmüş, dikkatinizi çekerim Sevgili (s büyük) okuyucu :)) hazırladığı haberde, bir grup “aydınlanmış” ismin, bir süredir “Mabeyn toplantıları” adı altında bir araya gelip fikir alışverişinde bulunduğunu yazmış.
Haberini okuduğumuz zaman bu 18 günlük sürenin Belma Akçura’ya yetmediği iyice anlıyoruz. Çünkü bizim 14 Kasım’da çoktan “oldu da, bitti, maşallah” diye yazdığımız Ağar’lı Mabeyn toplantısının, kendi haberini yazdığı 22 Kasım’dan birkaç gün önce gerçekleştiğini belirtiyor.
Üstelik Ağar’ın bu toplantıya, “dağ-ova-PKK” söylemi sonrasında ve yüzünden çağrıldığını belirtiyor.

“Aralarında Eser Karakaş, Ümit Fırat, Cengiz Çandar, Ali Bulaç, Fuat Keyman ve Şahin Alpay’ın da bulunduğu bir grup isim, Türkiye’nin meselelerinin konuşmak için toplantılar düzenliyorlar. "Mabeyin Toplantıları" adıyla düzenlenen ve bugüne kadar sekiz toplantı yapan grubun bir de 'davetli' konuğu oluyor.”
Son konuk ise, g@zeteci.tv okuyucularının bildiği gibi, Mehmet Ağar…

“Ağar'ın Mabeyin Toplantısı'na daha önce davet edildiği ancak toplantının eski başbakanlardan Bülent Ecevit'in ölümü üzerine ertelenerek önceki gün Altunizade Kısıklı'daki Mabeyin Restaurant'ta yapıldığı öğrenildi.” (Yani 22 Kasım’dan önceki gün… “Eksik öğrenmiş” diye buna denir, ya da bizim öncü haberciliğimiz… Hangisini parlatmak gerekirse, siz seçin!)
Haberin devamını Akçura’nın parlak haberciliğinden okuyalım.

“Toplantıya Ağar'ın davet edilmesinde özellikle son dönemde askere ve Kürt sorununa ilişkin söylemleri etkili oldu.
Ağar'ın toplantıda, ‘Benim dönemimde asker konuşamaz. Asker konuşuyorsa hükümet yok demektir. Hiçbir zaman bu noktaya gelinmez’, ‘Dağda silah atacaklarına düz ovada siyaset yapsınlar’ şeklinde kamuoyuna yansıyan sözlerinin ‘içini dolduran’ bir konuşma yaptığı öğrenildi.
Toplantıyı düzenleyenlerden Eser Karakaş, ‘Elbette orada yapılan konuşmalar orada kalacak. Ama Ağar size söylediklerinden farklı bir şey mi söyledi bize dersen, söylemedi’ diye konuştu.
Karakaş toplantıyı düzenleyenlerin arasında İslami kesimin tanınmış yazarlarından Ali Bulaç gibi farklı insanların da olmasını ise, ‘Evet, farklı. Mesela ben Ali Bulaç ile aynı siyasi hareketin içerisinde olamam ama onu çok severim’ diye değerlendirdi. Karakaş, ‘Katılımcılar oybirliğiyle seçiliyor. Burada siyaseten bir araya gelmesi mümkün olmayan insanlar var. Dolayısıyla bu toplantılardan ne çıkar derseniz bir şey çıkmaz. Bu sadece entelektüel bir tartışma ortamı’ dedi.”

(Milliyet gazetesi muhabiri Belma Akçura’yla da ilgili küçük bir bilgi verelim. Akçura’nın kitabına açılan davada henüz karara varılmadı. Bir dönem ülkücü hareket içinde yer alan Ali Yurtaslan'ın itiraflarında Abdullah Çatlı'nın sağ kolu olduğu öne sürülen Nevzat Bor'un şikâyeti üzerine açılan davada Akçura, yayın yoluyla hakaret ettiği iddiasıyla yargılanıyor. Akçura savunmasında, "Genel ifadelerimi alıp kendisine hakaret ettiğimi iddia ediyor" demiş.)

Yani sözün özü… Ülkemizin “aydınlanmış” isimleri Mabeyn kebapçısında, ülkeyi kurtarıyor. Önde gelen gazetelerimizden birinin muhabiri ise “sağlam” gazeteciliğiyle bunu belgeliyor!


PS. Soros çocuğu vakıflarımızdan birinin son araştırmasıyla ilgili söyleyeceklerim vardı. “Amirlerim” üzülmesin diye kendi kendimi susturdum. :)

Haftaya görüşeceğiz!



ORTAYA ORTADAN KARIŞIK

* “Düşsel Gerçekler”
25 Kasım Cumartesi günü, İFSAK’ta Ayşe Saray’ın “Düşsel Gerçekler” adlı soyut fotoğraf sergisi açılıyor. Sergi 15 Aralık’a kadar devam edecek.
(Hamili sergi sahibi tanıdıktır, yakın ilgi gösterelim…)
İFSAK: İstiklal cad. Ayhan Işık sok. 34/2, Beyoğlu

* Muazzez Ersoy’un sofra adabı
Bir süre önce televizyon programlarının birinde Muazzez Ersoy’un sofra hazırladığını gördüm. Tatlı servisi, salata tabağı, meyve suyu-içki bardağı eksik olmasına rağmen, temel bilgisinin hatırına (çatal-bıçaklarının yeri, peçeteler, vs.) 2.5’tan 3 verip sınıfı geçiriyordum ki, iddialı bir laf etti Ersoy.
“Sofra adabını” çok iyi biliyormuş. Tüm eksiklikleri daha bir battı gözüme… Ah, bir de o su bardakları... Tüm bardaklar tabakların ön-soluna yerleştirilmişti. Demek ki tüm misafirleri solakmış sayın (!) Ersoy’un… :) Kanaat notuyla sınıfta kaldı…

* Profesör Aydemir’in intiharının ardından…
20 Kasım Pazartesi günü, lokal anestezi uygulayıp bacağındaki atar damarı keserek intihar eden İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim üyesi Prof. İsmail Aydemir, 22 Kasım Çarşamba günü toprağa verildi.
Polis tarafından yapılan incelemede Prof. Aydemir’in odasında “Doktorluk yapamıyorum, onurum zedelendi” yazılı bir de not bulundu. Doktor arkadaşları Aydemir’in en az üç yıldır iki uçlu mizaç bozukluğu olan PMD hastası olduğunu biliyordu. Yapılan açıklamalar, meslektaşlarını ve çevresini tatmin etmemiş görünüyor ki, araştırmalar sürüyor. Bize gelen bilgilere göre ise…
Akademik üstlerden gelen baskı, şantaj ve açılan soruşturmaların birçok akademisyeni bezdirdiği iddia ediliyor. Akademisyenler aleyhine, hali hazırda süren, 700 dava var(mış). Prof. Aydemir’in ölmeden önce yazdığı son notunun ise, “Doktorluk yapamıyorum, onurum zedelendi” değil, “Cerrahinin onuru için…” olduğu iddialar arasında.
Bize gelen bilgileri paylaşmak görevimiz. Bakalım, hangi meslektaşımız, ne zaman araştıracak ve bizi de aydınlatacak? Bekliyoruz…

* Yeni sinema sitesi
Portakal.com üye sitesi olan sinemasaati.com internette film seans ve salon bilgilerini aramayı kolaylaştırıyor. Site üzerinden tüm Türkiye’den sinemaların seans ve film bilgilerine ulaşabiliyorsunuz.
sinemasaati.com

* Cam Ocağı’nda Art Clay eğitimi
Cam Ocağı’nda art clay (gümüş kili) eğitimi 2 Aralık'ta başlıyor. Aralık ayının ilk üç hafta sonunu kapsayacak eğitimde art clay tekniğini öğrenecek ve farklı takılar, dekoratif çalışmalar yapabileceksiniz. Bir kil düşünün; istediğiniz gibi biçim verip istediğiniz şekle sokabiliyorsunuz ve fırınladığınızda %99.9 gümüşe dönüşüyor. Art Clay adı verilen bu malzemeyle, gümüş takılarınızı geleneksel yöntemden çok daha kolay ve hızlı bir şekilde yaratabiliyorsunuz. Cam Ocağı’nda verilen Art Clay eğitiminin en önemli özelliği, farklı art clay tekniklerinin cam füzyonla birleştirilmesi ve basit emay tekniğiyle renklendirilmesi gibi çalışmaların da yapılacak olması. Art Clay için gerekli donanım ve malzemeleri Cam Ocağı’ndan satın alabiliyorsunuz. Dersler 10.00-17.00 saatleri arasında yapılacak.
0 216 433 36 93 / camocagi.org

TDK Dersleri

* Türkçe Sözlük’ten
Kalubela (isim, din b. (ka:lû:belâ:) Arapça kalu + bela): İslam inancına göre, ruhlar yaratıldığında Allah'ın "Ben sizin Tanrı'nız değil miyim?" sorusuna ruhların verdikleri "evet" cevabı.
mecaz→ Çok eski zaman.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller→ Kalubeladan beri: Dünya kurulalı beri, çok eskiden beri.

* Yabancı Kelimelere Karşılıklar
Ombudsman: İngilizce özgün biçimiyle dilimizde kullanılmaya başlanan bu kelime, "Parlamento tarafından görevlendirilen, vatandaşları resmî makamların keyfî ve yasa dışı davranışlarına karşı korumakla görevli kişi veya kurum" anlamına gelmektedir. Ku­rumumuz bu terim için “kamu denetçisi” karşılığını önermektedir.


24 Kasım 2006











Hiç yorum yok: