22 Eylül 2007 Cumartesi

20- Ayşe Selcen için 2007 kehanetleri


MZ- 53 yaşında ölümden döneceksin. Hastanede kalacaksın bir süre. Atlatacaksın ve ondan sonra 23 sene yaşayacaksın.
AS- İyi çok şükür, maşallah bana…

İşte böyle aniden başladı…
Sanki bir nevi trans halinde anlattı da anlattı…

MZ- Kim bu kafanı kurcalayan? Ne istiyor senden?
AS- Kim o?
MZ- Beş harfli.
AS- …
MZ- Allah Allah… Garip şeyler var gördüğüm. Ne iş yapıyor bu adam?
AS- Hangi adam?
MZ- Emine diye bir yakını var. Dikkat etmeli. Bel fıtığı ameliyatı geçirmiş, yine belinden sorun yaşayacak. Kilo sorunu var şimdi, ya alıyor ya veriyor. Şu günlerde sıkıntılı o yüzden veriyordur kilo. Mahkeme kapısı görüyorum.
AS- Ameliyat olan bir akrabam ama mahkeme kapısı falan yok, isimde hata olmasın.
MZ- Yok. Beş harfli. Hazreti. (gülüyor)
AS- …
MZ- Çıkardın mı?
AS- Benimle ilgili bir şey yok mu?
MZ- Bu da seninle ilgili… Ben sana kaç sene yaşayacaksın demiştim?
AS- N’oldu? Kısaldı mı, uzadı mı? :)
MZ- Yok, değişmez. Çocuğun yok değil mi?
AS- Var, bir sürü dört ayaklı çocuğum var.
MZ- İki ayaklısı da olacak. İstemiyorsun ama isteyeceksin. Büyüye inanır mısın?
AS- Herkese verdiğim cevabı mı istersin, samimi cevabımı mı?
MZ- Her şeye iki cevabın mı var?
AS- Evet aslında. Bir genel cevaplarım var, bir de samimi fikrim. Samimi fikrimi herkesle paylaşmam.
MZ- Neden?
AS- Gerek yok. Mesela nerdeyse büyük çoğunluk çocukları sevmediğimi düşünür çünkü öyle söylerim ve öyle görünür. Oysa çocukları severim, şımarıklığı sevmem. Benim yaşımın yarısı kadar büyük bir kızım var. Ben doğurmadım, hiçbir kan bağım yok ama bana anne dedi, benim kızım oldu. Onun şekillenmesinde payım oldu. Böyle yani… Gerçekleri, gerçekten soranlarla ve algılayabileceklerle paylaşıyorum.
MZ- Büyüye inanıyor musun peki?
AS- Büyü benim. Evet, büyü var ama benim de zırhım var. Ben kendim büyüyüm.
MZ- Evet, doğru düşünüyorsun. Sana çok ama çok büyü yapmışlar. Tutmamış ama. Uğraşmışlar çok, hâlâ da çok uğraşıyorlar. Kıskanılıyorsun.
AS- Gerek yok aslında. Avantajlarım olabilir ama ben de insanım sonuçta.
MZ- Emine’yi sor bu adama. Bir de belini…
AS- Neyse boşver ya… Benimle ilgili başka ne görüyorsun?
MZ- Erkek olsun, kız olsun, çok iyi dostların var. 2008’in başında ani ve çılgınca bir karar alacaksın. Bu yıldan itibaren hâlen yükseliyor.
AS- O ne demek?
MZ- Yıldızın parlıyor. İsmin büyüyecek. Diyeceksin ki şimdi, benim zaten ismim var. O ayrı konu… Parlayacaksın…
AS- İyi, ne güzel işte…
MZ- Çok güzel iş teklifleri gelmeye devam edecek. Ama kolay karar vermiyorsun, karar vermeden de bir işe başlamıyorsun.
Üç işi birden idare edeceksin.
AS- İşi mi eşi mi? :)
MZ- İş iş… Seni tanıdık zaten. Eş idare edecek bir kız değilsin. Üstelik kimseye de hesap vermekten hoşlanmıyorsun. Kale gibi karakterin var, çivilenmiş.
İnsanların içini okuyorsun. Sarrafsın. Bazen, onlar bir şey anlattığı zaman, susup kafa sallıyorsun ama içlerindeki gerçeği görüyorsun. Onlara çaktırmıyorsun.
Üzerinde bir bayrak uçuyor şimdi, görüyor musun?
AS- Yok, görmüyorum. Ne demek o?
MZ- Muradın olacak. Allah’tan istediğin her şey olacak. İltimaslı bir kulsun. Çok korunuyorsun.
AS- Evet, ben de böyle düşünürüm kendim için. ( :P )


İşte Ayşe Selcen için 2007 kehanetleri…
Tabii bu sohbetin sadece başı. Tanıdığım ve size de gizli gizli tanıttığım birkaç “abi” ve “abla” için çok ilginç bir sürü şey anlattı Medyum Zodyak. Onları da görüyormuş, çünkü onlar da benim hayatımın içindeymiş. (Ben pek öyle olduklarını düşünmüyorum ama…:P)
Benim hastalık-sağlık, iş-güç konularımda bir sürü şey daha... Sert, sivri, şaşırtıcı, hatta eğlenceli… Tabii birçoğunu bildiğim için sağlama yapmama gerek yoktu. Gelecek için ise… Hangi sağlama yapılabilir ki... Gelecek de bir gün gelecek.
Fakat “diğerleriyle” ilgili o kadar sıra dışı ve özel şeyler anlattı ki, dayanamayıp birkaç kişiyi arayıp teyit ettim. Aradım çünkü sanki Zodyak’ın bildikleri, bileceklerinin garantisiydi.
En başta, benden kilometrelerce uzakta, başka bir kıtada yaşayan Sevgili Kediciğimi aradım, anlattıklarıma o da şaşırdı ve bilmediğim ama yeni öğrendiklerimi teyit etti.
Bazı anlattığı şeylerde, o “diğerleri” hakkında, “Hah, doğru hissetmişim” dedim. “Kalp gözün açık senin, görürsün” dedi Zodyak. “Sizin kulvardaki sahteler de hep böyle söylüyor, gördüğümü görüyor ama yine de gözümün içine baka baka uydurmaktan da çekinmiyor” dedim, “Eskiden çok iyi görürdüm ama artık bulaşmıyorum” dedim. (Artık kimsenin içini görmek istemiyorum. Kanmak ve kandığımı fark etmemek istiyorum çünkü. İnanmak ve yoluma devam etmek. Güvenirim insanlara ben çünkü.)

“İnternette adına açılan forumlarda ‘Seni çok büyülü gördüm Zodyak abi’yle başlayan, aslansın kaplansın methiyeleri dizi dizi. Elçiye zeval olmaz, ben sadece aktarıyorum, 2007 kehanetleri Medyum Zodyak’a şahitlik edecektir, ben değil!” diye yazdım Cumartesi günü yayınlanacak Akşam gazetesindeki röportajımızda. (Bu da buradan duyurudur, Cumartesi günü Akşam gazetesi alına, röportaj okuna…:))

Uzundur biriktirdiğim, biriktiğim “Tesadüfler, İzler, İşaretler ve Mucizeler” yazısı yine denize akmadı. Yine size ulaşacak kelimelere dökülmedi. Ama tesadüf mü işaret mi bilemediğim bir şekilde, Medyum Zodyak’la karşılaştık. İşaretlere, tesadüflere batmışken, kafamın içinde dönüp duran bir soruyla boğuştuğum günün gecesinde, yanlışlıkla karşıma çıkan bir televizyon kanalı… Smart tv.
(Uydudan yayın yapan bu kanalda, Zodyak, her gece 23.00-02.30 arası canlı program yapıyor)
Benim gibi septik bir insan için zor inanılan bir şeydir gaipten haber verenler, bilgi elçileri. Yıllarca arkadaşlarım beni oradan oraya sürüklediler, “Hadi bakalım, buna inanacak mısın, bir dinle bakalım diye?”, kendi dertlerinden gittikleri gaip elçilerine dedektör olmamı istediler. Tuzak sorular sormakta ve sürekli şüphe etmekte üzerime yoktur çünkü.
Hatta annem benim bu septisizmim üzerine dilbilim çalışmaları bile yapmıştır: “septik, antiseptik, foseptik” diye.
Benim “şüphe seni mikroplardan kurtaramaz, sonun .ok çukuru olur” diye yorumladığım bu motto, ikinci ülkem İngiltere’de üzerime yapıştırılmıştır.

Oysa Medyum Zodyak’ı televizyonda dinlerken bol bol güldüm ve hayret ettim.
Tamam dedim kendi kendime, al sana bir işaret daha…
Sonra Akşam gazetesindeki yöneticilere bahsettim, “2007 kehanetleri röportajı harika olur” dediler. Ben de buldum kendisini ve talebi gerçekleştirdim.
Beni ona bir sorunun getirdiğini söyledim, garip bir biçimde. Sonra röportaj bitti. Nedir o soru dedi? Söylemem dedim. Durup dururken, kartlara falan bakmadan bir şeyler anlatmaya başladı bana, benimle ilgili. Şaşırdım kaldım. “O sana yaramaz, şunun gerçeği şu gibi” gayet açık bilgiler verdi, üstelik isimlerle birlikte. Başkalarını değil beni anlat dedim. Aldı kartları eline. Anlattı da anlattı. Kartlarla başlayan sohbetin başını yukarıya koydum. 2007 model beni merak eden hayranlarım (Hadi forumdaki lakaplarını vermeyeyim, onlar kendini bilir :)) işaretleri okusun diye… Ben taktım ya işaretlere… Ama işaretsiz kalmıyorum çok şükür. Harika tesadüfler, şaşırtan tesadüfler, şükrettiren tesadüfler… Aslında hepsi büyük planın bir parçası olan rastlantılar... Hepsi levh-i mahfuzumda yazılı olan, aslında bir amaca hizmet eden, benim küçücük insan aklımla yeterince anlayamadığım, hikmetini tam çözemediğim ilahi rastlantılar…

Doğru düzgün bir soru soramadım ya Zodyak’a, üzüldüğüm tek şey bu, mesela Fenerbahçe’min UEFA durumunu sormalıydım. Sanki bu konuyla ilgili öngörüye göre diğer söyledikleri de daha bir güvenli zemine yerleşecekti. Neyse röportajda da yazdığım gibi bu yılın lig şampiyonu Fenerbahçe. En azından onu sordum.
Eh, bir de Saddam’ın durumunu bekliyorum, size yedek kefil olsun diye.

Uzun sözün kısası…
Kocaman bir yıl daha bitiyor. Herkesin kendi için yeni yıl kehanetleri yazması gerek. Üstelik umut dolu, hayat dolu, gülümseyen kehanetler…
Ömrümüzden nelerin eksildiğini değil, kendimize neleri eklediğimizi düşünmek gerek.
Turkcell’in son reklâmındaki, “Umarım bu yıl, yeni bir sen tanırsın” sözlerine takılıp, kendimizle yeniden tanışmak gerek.
Bir yıl daha büyüyoruz.
Kendi içimizdeki savaşları bitirmek, hayatta daha derin nefesler almak, daha cesur adımlar atmak gerek. Sevgiyle dolmak, aşkla donanmak gerek. Yine ve hep kendimize yatırım yapmak gerek. Yine yeni yıl kararları almaktan vazgeçmemek gerek, hepsini Ocak’ın ortasında yarıda bırakacak olsak bile…
Yine hayal kurmalı, yine hayal kurmalı, yine hayatın tam ortasında durmalı.

Ben bir süre buralarda olmayacağım, bir süre de yazmayacağım.
2007 yılına, 2008 model olarak girmeye niyetliyim. :)
Bir Kuzey Afrika ülkesine gidiyorum…
Kendime gidiyorum.
Yeni yılda yeni bir ben tanımaya, çok sevdiğim eski beni tekrar ateşlemeye, kendime yeni yeni, dizi dizi kehanetler yazmaya, gözlerimi hayata daha büyük büyük açmaya…
Siz cumaları kontrol etmeye devam edin ne olur ne olmaz, bilgisayarım yanımda, kelimelerim cebimde olacak nasıl olsa. Belki siz de aklımın bir köşesinde olursunuz…
Belki bir Cuma tekrar karşılaşırız.
O zamana kadar bu yazı kalacak sayfamda.
Dökün, dökülün bana. Hepsini takip ediyor olacağım.
Ben kendime gidiyorum.
Size de aynısını tavsiye ediyorum.
İyi bayramlar…
İyi yıllar…


PS.(Söylemesem olmaz… Beni özleyin anacıııııııımmmmm….)
İletişim bilgisi sormak için mail atmayın, sizi boşuna yormayayım, medyumzodyak.net


29 Aralık 2006

5 yorum:

sevdalinka dedi ki...

Hayret o adamın yani medyum zodyağın elinden nasıl sağ kurtuldunuz? yani sizi taciz etmedi mi? ya da bu fal bakımının karşılığında size sex teklifinde bulunmadı mı? eğer böyle bir şey yapmadıysa allahın sevgili kulusunuz bunu unutmayın.eğer yaptıysa da;kaderde varsa düzülmek neye yarar üzülmek,hadi geçmiş olsun.:D

Hakan Senturk dedi ki...

bahsettiğiniz taciz olayının aslı var mı ?

Hakan Senturk dedi ki...

medyum zodyak'ın ünü avrupayı asyayı da aştı. Kendisine hayranları tarafından yapılan blog sitesine ulaşmak ve canlı izlemek için;

http://medyumzodyak.blogspot.com adresine girebilirsiniz.

Hakan Senturk dedi ki...

medyum zodyak'ın ünü avrupayı asyayı da aştı. Kendisine hayranları tarafından yapılan blog sitesine ulaşmak ve canlı izlemek için;

http://medyumzodyak.blogspot.com adresine girebilirsiniz.

25 Şubat 2010 23:23

Hakan Senturk dedi ki...

http://medyumzodyak.blogspot.com