23 Eylül 2007 Pazar

38- Coşkun-RTE çekişmesi, Doğan Medya-RTE tezgâhı mı?


Önce Emin Çölaşan gönderildi.
Çıkan ses cılız kaldı.
Sonra diğer medya gruplarındaki aynı çizgide yürüyen başkalarını sıraya soktular.
Basın içinde olan bizlerin tanıdığı, siz okuyucuların pek de bilmediği…
Önce Emin Çölaşan gönderildi.
Sonra sıra diğerlerine geldi.

* * *

Ferhan Şensoy gölgesinde ama Kiremitçi kelimeleriyle tatsız bir yazı dili tutturdu Tuna Kiremitçi: Çok Tuhaf Günlük. Şimdilerde 25. dizisini yayınlıyor. Bir köşe yazarları bandosu kurmaya karar veriyor, bu fikri Ece Ayhan’ın Dinar Bandosu’ndan arakladığının farkında bile değilmiş. Öyle yazıyor.
Görev dağılımı dikkat çekici: Emin Çölaşan kuyruklu piyano, Bekir Coşkun org. Bilinci pek “basmasa da” Kiremitçi’nin, bilinçaltı kendini ele veren, daha Freudien yollarda.
Nereye mi gelmek istiyorum bütün bunları anlatarak?
Şu noktaya: Kuyruklu piyano evden taşındı. “Kaldılar” orga…
Sonra orgun sesi gür çıktı, hani bir nevi kilise orgu gibi… :)
Eko yaptı.
“Abdullah Gül benim cumhurbaşkanım değil” diye inledi tüm kâfir ruhban sınıfı… :)
(Ama ne çelişki değil mi? Hem kâfir, hem dindar… Yazı dört ayaklı dostlarımıza değdiğinde, siz de anlayacaksınız ne demek istediğimi…)

Böylece…
Yıllar önce, RTE “baş”a gelmeden az önce Almanya’da gerçekleşen Aydın Doğan-RTE buluşması, son meyvelerini verdi.
Emin Çölaşan’ın RTE-Aydın Doğan kumpanyası tarafından bertaraf edilmesinden sonra hızla tiraj kaybeden Hürriyet gazetesinin tiraj kaybını durdurmanın yolu yine aynı kumpanya tarafından bulunmuş oldu.

Sayın Bekir Coşkun’un fevkalade doğru ve iyi niyetli duygularla yazmış olduğu yazı karşısında RTE’nin senkronize cevabı…
Ardından…
Hürriyet gazetesinin olayı manşete taşıması ve bu olay etrafında bir gündem yaratma tezgâhı sanki Hürriyet gazetesinin Emin Çölaşan’ı bertaraf etmekle gördüğü zararı telafi etmesi için bir kurtarıcı simit gibi oldu.
Zaten daha önce de, Hürriyet gazetesi Emin Çölaşan operasyonunu dengelemek için Yılmaz Özdil’i transfer etmişti. Tabii bu tedbirin yeterli olmadığı aşikâr.

Önce “kuyruklu piyano” Emin Çölaşan gönderildi.
Sonra “org” Bekir Coşkun’un sesi daha gür duyuldu.

“Emin Çölaşan’da eksik kalmıştık, Bekir Coşkun’da iki kere bağırdık. İki olayın birbirinden tamamen bağımsız olduğunu düşünebilirsiniz. Ama çok uzaklarda bir yerde birbirine değdiği bir nokta yok mudur?” diye yazmış çok uluslu sermaye piyonu ve medya tekeli Hürriyet gazetesi yazarı Pakize Suda.
Yok, öyle uzaklarda aramaya gerek yok bu bağları Sevgili Suda, başınızı yukarı kaldırın göreceksiniz. :)

Kumpanyanın baş aktörlerinden, DBR’nin ve ailenin ünlü şarap degüstatörü ve Sayın Şarap Mütehassısı Ertuğrul Özköşk de bir gün önceden televizyonlara çıkıp Bekir Coşkun’un RTE’e cevap yazısının reklâmını yapmış, böylelikle de Hürriyet Çölaşan’la kaybettiği yüksek tirajın 30 binini kurtarmıştır…
Yani “Hürriyet hasar tespitiyle uğraşırken, ironik bir şekilde, imdada Başbakan yetişti…” (1)

Tam bir sarhoş mavrası… gerilimin taraflar arasında şuurlu olarak tırmandırılmış olduğunu ortaya koymuştur.


Bir havyandan size ne bulaşır?

“Bir kediyi, bir köpeği, bir sincabı, bir kirpiyi sevmek “suç” olabilir mi?
Yeryüzünün hangi toplumunda, asla çıkar sağlamayacak, asla getirisi olmayan bir sevgiyi böyle “suç” sayarlar?
Yaşamı boyunca çıkarı olmadan, getirisi olmayan hiçbir şeyi sevmemiş insana bunu nasıl anlatabilirim?
Nasıl?..” (2)

Bir hayvandan size ne bulaşır?
Hangi öldürücü hastalık bulaşır? Haydi şimdi saymayalım isimlerini…
Hangi kötü huyu görür de öğrenirsiniz bir hayvandan? Bir dostu yarı yolda bırakmayı mı, sırtından bıçaklamayı mı?
Dedikoduyu mu öğrenirsiniz bir hayvandan, yalan söylemeyi mi?
Kıskanmayı mı, karalamayı mı?
İki yüzlülüğü mü, korkaklığı mı?
Söylesenize, hangi kötü hasleti öğrenirsiniz bir hayvandan?
Yediğiniz yere pislemeyi mi?
Dost eli ısırmayı mı?
Kin gütmeyi mi?
Yoksa “ben” demeyi mi?

Umarım sadakat bulaşır size hayvanlardan, selamlaşmak, samimiyet, şükran bulaşır. Biraz da iyi niyet…
Tabii bünyeniz bunları reddetmezse…

Sözde Müslüman geçinen, Müslümanlığı kendileri için bir ticaret olarak kullanan utanmazlar, Allah’ın yarattığı varlıkları sevmeyi -mesela köpekleri, diğer hayvanları- bir alay vesilesi veya suç olarak damgalayarak, Bekir Coşkun’a hakaret ediyorlar.
Şunu iman sahibi herkes bilir ki, Allah’ın yarattığı varlıkları, hayvanları sevmeyenler, Allah’ı da sevemezler, Müslüman da olamazlar. Onlara Hıristiyan bile denemez, olsa olsa kâfir denebilir.
Her ne kadar Müslümanlık iddiasında bulunsalar dahi…
Sırf hayvanlara gösterdiği sevgi dolayısıyla bile Bekir Coşkun, bu sözde Müslümanlardan bin kat daha Müslüman, bin kat daha Allah’a yakındır.

Bu, kelimeleri duyulmayan varlıkların da, üzerimizde hakkı vardır, kul hakkı helalliği de kuldan alınır.
Haydi alsınlar alabiliyorlarsa…
Sözde Müslümanlar, gerçek kâfirler… Çakma Müslümanlar…
Belki sadakat bulaşır onlara hayvanlardan, selamlaşmak, samimiyet, şükran bulaşır. Biraz da iyi niyet…
Tabii bu hasletleri bünyeleri reddetmezse…




NOT: Yerli Guy Fawkes’lar çıktı diye sevinmiştim. Halbuki şimdi onlar da maskelerinin üzerine “ampul” mühürleri bastılar…
Tekrar okuyunuz “Fikirler Kurşun Geçirmez” yazımı…
http://www.gazeteci.tv/yazarDetay.asp?GuvenlikID=70O68O65O

“Suçlanması gereken çoğunlukla biziz. İbadet ederek ve dindar görünerek şeytanın ta kendisi oluruz.” (3)



ORTAYA ORTADAN KARIŞIK

* Şakir Süter’i kaybettik!
Akşam gazetesi yazarlarından, deneyimli gazeteci Şakir Süter’i kaybettik. Pazartesi sabahı (27 Ağustos) aldığımız haber, bizi fazlasıyla üzdü. Ailemin yakın dostlarından olan Süter, uzun zamandır tedavi görüyordu. İyi bir insan, iyi bir gazeteciydi.
Allah rahmet eylesin, yakınlarına da sabır versin…

* Gerçek HAYVANAT
Gerçek hayvanlar iki ayaklı ve tam da bağrımızda yaşıyor. Bir başkasına yaşama şansı vermeyerek.
Vak’a 1:
Yer: Bingöl’de iki ayaklı yaratıklar, Peri Suyu Sorik mevkiinde serinlemek için suya giren, masum mu masum, tatlı mı tatlı bir ayıyı (ya da Vatan gazetesinden Mehmet Tezkan’ın yaptığı gibi, katledenlere AYI, katledilene ayı mı demeliyim aradaki farkı daha da göstermek için?) taşlarla, ucu çivili sopalarla döve döve öldürüyorlar. Tam 2 saat sürüyor bu işkence. Sebep: Daha önce canilerin ellerinden kaçan ve bal çalan daha önceki 9 ayının öcünü de almak…
Sonuç: Çevre ve Orman Müdürü Bedrettin Taşkesen, cezasız kalmayacak diyor. Neymiş ceza? Kelle başı, (adam demeye gitmedi elim) 251 YTL idari para cezası ve mahkeme uygun görürse de tazminat bedeli 18 bin YTL.
Çokmuş… Eminim akıllanırlar. L
Birebir aynısını yapmak gerek. Olay mahallinde suya sokup, taşlatmak… Hadi bir indirim yapıp ucu çivili sopaları kaldıralım…

Vak’a 2:
Kuşadası Köpek Evi’nde 8.5 aydan sonra yine ihmal, yine köpek ölümleri. Yabancıların da aralarında bulunduğu bir grup hayvansever ziyarete gidince, cesetlerle karşılaşıyor. Sebep: Yetkililerin yok olması ve tellerin arkasında kaderine terk edilen köpeklerin yiyecek arayamaması ve susuz kalması.
Sonuç: Suç duyurusunda bulunulmuş. Doğrudan öldürülmediği için, kasıt suçu ağır basar. Ve ne olur? Herhalde 100 YTL para cezası ve görev yeri değişimi.
Oysa bu yetkilileri (!) de, kafes ardına koymak ve bekleyip görmek gerek.

Sonuçta kıstas, kısasa kısas…

* 181 bin polise zam yapılacakmış!
“Yeni kurulacak hükümetin ilk icraatı polise zam yapmak olacakmış. Maaşlara 200 ile 900 YTL arası zam yapılmasını öngören iki yasa taslağı hazırlanmaya başlanmış. Taslağa göre, polislere 200-300 YTL arasında, 1,2,3 ve 4’üncü sınıf Emniyet Müdürleri’ne de 400-700 YTL arası zam uygun görülmüş.
Söz konusu zammın Tayyip Erdoğan tarafından gündeme getirildiği konuşuluyor. Erdoğan’ın, polislerin özellikle seçim sürecinde güvenliğin sağlanması için üstün gayret gösterdiği belirterek, polisler ile güvenliği sağlayan diğer birimler, yargı ve mülki idare mensupları arasındaki maaş uçurumun kapatılması gerektiği söylediği iddia ediliyor.”

Sayın Başbakan, hangi dağda kurt öldü de, Türk polisinin fazlasıyla hakkı olan zamları tam da bugün yapmaya karar verdiniz?

SOSYAL SORUMLULUK

Reçel Annelerin elleri boş!
Yoksul çocukları okutmak için reçel yapıp satan anneler bu yıl zor durumda… Büyük alışveriş merkezleri stant vermediği için satış yapamayan ekip, okulların açılışına bir ay kala büyük firmalardan da destek bekliyor. “Butik” olarak tanımlanan 21 reçel çeşidine ek olarak, en son hazırladıkları limon reçeliyle çeşitlerini 33’e çıkaran Reçel Anneler, ürünlerini tamamen doğal olarak ve kendileri hazırlıyorlar, reçel yapımında ortaya çıkan kilolarca meyve çekirdeğini de TEMA Vakfı’na ulaştırıyorlar.
Reçel Anneler’e sipariş vermek için: 0 216 384 71 50 veya recelanneler.net


İzler
1- Serdar Akinan, Akşam, 26 Ağustos 2007
2- Bekir Coşkun, Hürriyet, 26 Ağustos 2007
3- V for Vendetta

27 Ağustos 2007

Hiç yorum yok: