24 Aralık 2009 Perşembe

74- “Beni azıcık çözer miydin?”

Bir küçük kadın.
Daha doğmamış gibi.
Ya da çoook erken doğmuş gibi.
Beyaz küçük kolları, beyaz küçük bacakları…
Mısır’dan gelmiş, Mezopotamya’da kalmış gibi bir yüz fizyonomisi.
Engizisyon zamanlarında kalmış bir çocuk sesi.
Tonlamaları yerinde. Acılı, sızılı, çocuksu, içten…
Jehan Barbur.

* * *

Bütün bunun üstüne kızıl saçlar ekleyin.
İlginç…
Üstüne sutaşılı, payetli, işleme çiçekleri 80’lerin Türkiye’sinden kalma, yan dikişleri potlu, verev etek kesimi demode siyah bir elbise ekleyin.
Sıradan…
Altına Tarlabaşı’ndan rahatlıkla bulabileceğiniz, süet görünümlü, altı platformlu, burnu kapalı cinsiyet değişimi geçiren ayakkabılar ekleyin.
3. element modası…

* * *

Jazzstop’tayız.
Bugga markasının yaratıcı arkadaşım (kendisinin nick’i Bugga olacak yazılarda), KLM abla ve Pamuk Prenses abla da bizimle. 4 dişi en ön masadayız. Herkes kendi acılarını, yanıklarını, kahkahalarını doldurmuş içine gelmiş.
Mekânda önceleri sade bir boşluk.
Konser ilerledikçe, zaman geçtikçe ilginç bir kalabalık…
Yan masamız Aksaray Bacardi’den transfer…
Oryalli saçlar, Eiffel kulesi topuzlar, bijuterinin en ucuzu takılar, zevksiz ayakkabılar, uyumsuz adamlar…
Bir arka masada Kürşat Başar ve saz arkadaşları…
Bir yan masada solcu devrimin en zayıf halkası kılıklı, bir nevi Piyanist’teki Roman Polanski aktörü kılıflı bir abi… Yanında Marie-Antoinette’in odalığı kostümünde bir abla…
Bizim masaya eklenen Public’in şeflerinden BSI… Gecemizin hoşluğu oldu kendisi. Sevimli gülümsemesi, dengesini zor tutturmasına rağmen bizi gelip geçenden kollamasıyla, sınırı aşmayan samimi eşliğiyle ortama “en” uygundu.

* * *
Farklı bir geceydi. Dört kadın. İkimiz sahnedeki Barbur’u soyup yeniden giyindirmek istedik. “Bu kadar mı insan kendini yolun dışına iter?” diye hayretler ettik ona. Dengeli sesi içimizi açtı ama gözümüzü alamadık sahneden şimdi düşecek o ayakkabılarla diye.
Sevimliydi, ilgiliydi masalarla.
Bu artı puan.
Yarım saat geç çıktı, iki istek yaptık, söylemedi, “Güvenç çıkacak, ayıp olur” dedi. Bu da ying-yang’ın diğer yüzü 
Tamam, 2 seti sırasında söylemişti onları, biri benim en sevdiğim (Barbur’un da en sevdiği) “Öylesine” (1)… Bir diğeri “Yoluma Çıkma”… Ama yine de kapatırken perdeleri, birer “kuple”  mırıldanabilirdi, gönlümüzü almak için.
“Ah” dedim içimden, “Filanca (isim vermeyelim, ayıp olmasın), bu yüzden büyük. Bu yüzden her bir seferinde gidiyorum, bıkmadan usanmadan. Doyuruyor seni, ruhunu, acılarını, kahkahalarını”.

Uzundur basın daveti olmayan bir konsere gitmemiştim. İlginç geldi. Gidip masa bulmak, içeceklerle ilgilenmek, şarkı istemek için kağıt yazmak…
Ben onu uzaktan seveceğim... Sesini, sözlerini kulağımda duyarak. Onu istediğim gibi giydirerek, olması gerektiği gibi tamamlayarak Olimpos'uma taşıyacağım...
Siz benim gibi yapmayın, Jehan’a birçok şans tanıyın. Dünyanız uygunsa onun limitlerine, açacaktır sizi sesiyle, iniş-çıkışlı, kendi içinde kaybolan dansıyla, bazı kelimeleri dokunan sözleriyle…
Gözlerinizi kapatın ama, onu başka kıyafetlerle ve Bugga takılarıyla hayal edin. Eminim daha harika olacak…






PS. Basında 15. yılımı doldurdum geçen ay. Cosmopolitan, Aktüel, TRT maceraları nefeslerini tuttular. Seneye yeni hayaller, yeni hayatlar. Tezime elimi sürdüm, onun altından kalkacağım. İlerleyen zamanlarda daha çok göreceksiniz beni. Mailler atmayınız, sıkıştırmayınız. İşte bu da update!

PS2. Siteye de bakın. Fotoğraflara… Çok azı sahnedeki Jehan gibi. Bazı retro’lar tam onun havasına uyuyor ama daha yol var. Daha göç etmeden toplanacak eksikler var. Ha gayret!
http://jehanbarbur.com/




selcencosmoz@gmail.com



İzler
1- Öylesine, Jehan Barbur

Yüzümü gönlüne koysam
Yemin tutsa kalbim beni sever miydin
İçimi avucuna döksem
Beni azıcık çözer miydin
Yok olmuyor istemekle bitmiyor
Hiç bir yol yarılanmıyor uzadıkça uzuyor
Kal demiyor söz vermiş susuyor
Kelimeler düşmüyor içinde salınıyor

Yüzümü gönlüne koysam
Yemin tutsa kalbim beni bilir miydin
Yok olmuyor istemekle bitmiyor
Hiç bir yol yarılanmıyor uzadıkça uzuyor
Kal demiyor söz vermiş susuyor
Kelimeler düşmüyor içinde salınıyor

Düşümü aklına katsam
Yemin tutsa kalbim beni sever miydin

04 Aralık 2009

Hiç yorum yok: