23 Aralık 2009 Çarşamba

63- Lafıza Kaybı

Bazı zamanlar olur, ne yazacağınızı, nasıl yazacağınızı bilmezsiniz.
Hatta hayatta ne yaptığınızı bilmezsiniz.
Her şeyi yeni baştan anlamlandırmak gerekir.
Her şeyi yeni baştan öğrenmek, yepyeni bir bakışla görmek, tekrar tekrar ezbere çekmek.
Belki el yordamıyla, belki basılı harflerin kaynaklarıyla, yeni baştan anlamak.
Öylece, öylesine boşlukta sallandığınızı hissedersiniz.
Hatta belki amaçsızca.
Hiçbir şey “kesmez” sizi.
Bu tek başınalığınızı.
Bomboşluğunuzu.
Tek tek bakarsınız.
Her şey yolundadır hayatta.
Her şey gayet de yolundadır.
Nankörlük müdür içinizi tırmalayan?
Ya da tüylü bacaklarıyla yavaşça ilerleyen bir doyumsuzluk?
Hangisidir?
Hiçbiridir.
İçinizde şarkılar söylenip durur.
Kelimeler çarpar kulağınıza, sizi size anlatan.
Yine de cevaplayamazsınız soruları…

İstediğim bölümde okumakla iyi mi yaptım?
Ondan ayrılmak en doğrusu muydu?
Keşke doğurmasaydım.
Çok sıkılıyorum.
Hayat bu kadar mı?
Daha başarılı olmalıyım.
Çok yalnızım.
Belki de yanlış birisiyle evliyim.
Bu ben olamam, nerden çıktı bu öfke?
Yaptıklarım için çok üzgünüm.
Çok eğleniyorum ama ya anlamsız olduğunu anlarsam yarın?
Doğru olanı yapıyorum.
Yine yanlış yaptım.
Keşke o sözleri söylemeseydim.
Ah, beni bir anlasaydı.
Biraz daha çalışırsam başaracağım.
Bıktım artık, bıktım, bıktım, bıktım.
İşe yaramıyor.
Ne yapacağımı bilmiyorum.
Çok yoruldum.
Sanırım hâlâ umut var.

Git-geller, gel-gitler, sizi bırakmayan sözler, kelimeler, sorular, cevapsızlıklar.

Bir hayali merdivene tırmanıyorsunuz sanki.
Ve tam tepeye çıktığınızda, manzarayı seyretmenin keyfiyle sabırsızlanmışken, aşağıya bakıyorsunuz.
Ve yürümeyi unuttuğunuzu fark ediyorsunuz.

Ve belki de nefes almayı.
Ne yapacağınızı bilmiyorsunuz.
Bulamıyorsunuz da.
Olsun.
Siz nefes almaya devam edin, sorular cevapsız kalsın.
Yeter ki biraz umut sarıp sarmalayın içinizde.
Ve birazcık bayram neşesi, sevildiğinizi tekrar hatırlamak için.

İyi bayramlar.

ORTADAN ORTAYA KARIŞIK

* Nalet olsun içimizdeki hayvan sevgisine!
Başyazarımız Tuncer Bahçivan bu hafta köşesinde yazmış. Ne bir eksik, ne bir fazla. Olduğu gibi, aynen alıntılıyorum bir bölümünü.
Başını-sonunu köşesinden okuyabilirsiniz.
“Yarın Kurban Bayramı, bildik görüntüler daha bayram başlamadan ekranlarda gözüktü.
Kurbanlık hayvanlara yapılan eziyetten söz ediyorum. Hayvanı taşırken, yakalarken, yatırırken, keserken acı çektirme zamanı geldi yine.

Sopayla-taşla dövülen, güya “yola getirilmeye çalışılan hayvanlar” göreceğiz. Kaçanın mı, kovalayıp dövenin mi daha “hayvan” olduğu anlaşılmayan sahneler izleyeceğiz. Sonra bunu yapmakla sevap kazandığımızı sanıp teselli bulacağız. Sokaklar kan-revan olacak. Ellerinde böbrekle, dalakla oynayan çocuklar izleyeceğiz.

Yüzyıllar geçmiş, daha Kurban’ın farz mı sünnet mi olduğu bile kesin değil. Kimi hocalar, Kevser Suresinde Hz.Peygambere söylenen “ Rabbin için namaz kıl kurban kes” ayetine veya Hacc Suresine dayanarak farz diyor. Kimi de “hayır sünnet” diyor. Bazıları da kurban yerine başka bağışlar yapılabileceğini iddia ediyor.

Radikaller ise hepsine itiraz ediyor. “İlla kan akıtılacak yoksa kurban olmaz” diyor. Son bir haftadır kanallarda 3-5 din prof’u tartışıp duruyor. Bu ulema tayfası hiç bir konuda fikir birliği sağlayamıyor. Allah bu millete sabır versin.

Yahu ne yaparsanız yapın ama lutfen şu hayvanlara eziyet etmeyin. Zavallı hayvanlar, bu eziyeti çekerken insanın yüzüne bir bakışları var ki. Siz ölüme giderken öyle boynunuzu hemen kolayca uzatır mıydınız? Onlar da hissediyor direniyor işte...

Nalet olsun içimizdeki hayvan sevgisine!”

* Bir hayvandan size ne bulaşır?
Ağustos 2007 tarihli, Bekir Coşkun eksenli yazımın bir bölümünü aynen alıntılıyorum.
Bir kere daha aydınlanmak gerek…

“Bir havyandan size ne bulaşır?

“Bir kediyi, bir köpeği, bir sincabı, bir kirpiyi sevmek “suç” olabilir mi?
Yeryüzünün hangi toplumunda, asla çıkar sağlamayacak, asla getirisi olmayan bir sevgiyi böyle “suç” sayarlar?
Yaşamı boyunca çıkarı olmadan, getirisi olmayan hiçbir şeyi sevmemiş insana bunu nasıl anlatabilirim?
Nasıl?..” (2)

Bir hayvandan size ne bulaşır?
Hangi öldürücü hastalık bulaşır? Haydi şimdi saymayalım isimlerini…
Hangi kötü huyu görür de öğrenirsiniz bir hayvandan? Bir dostu yarı yolda bırakmayı mı, sırtından bıçaklamayı mı?
Dedikoduyu mu öğrenirsiniz bir hayvandan, yalan söylemeyi mi?
Kıskanmayı mı, karalamayı mı?
İki yüzlülüğü mü, korkaklığı mı?
Söylesenize, hangi kötü hasleti öğrenirsiniz bir hayvandan?
Yediğiniz yere pislemeyi mi?
Dost eli ısırmayı mı?
Kin gütmeyi mi?
Yoksa “ben” demeyi mi?

Umarım sadakat bulaşır size hayvanlardan, selamlaşmak, samimiyet, şükran bulaşır. Biraz da iyi niyet…
Tabii bünyeniz bunları reddetmezse…

Sözde Müslüman geçinen, Müslümanlığı kendileri için bir ticaret olarak kullanan utanmazlar, Allah’ın yarattığı varlıkları sevmeyi -mesela köpekleri, diğer hayvanları- bir alay vesilesi veya suç olarak damgalayarak, Bekir Coşkun’a hakaret ediyorlar.
Şunu iman sahibi herkes bilir ki, Allah’ın yarattığı varlıkları, hayvanları sevmeyenler, Allah’ı da sevemezler, Müslüman da olamazlar. Onlara Hıristiyan bile denemez, olsa olsa kâfir denebilir.
Her ne kadar Müslümanlık iddiasında bulunsalar dahi…
Sırf hayvanlara gösterdiği sevgi dolayısıyla bile Bekir Coşkun, bu sözde Müslümanlardan bin kat daha Müslüman, bin kat daha Allah’a yakındır.

Bu, kelimeleri duyulmayan varlıkların da, üzerimizde hakkı vardır, kul hakkı helalliği de kuldan alınır.
Haydi alsınlar alabiliyorlarsa…
Sözde Müslümanlar, gerçek kâfirler… Çakma Müslümanlar…
Belki sadakat bulaşır onlara hayvanlardan, selamlaşmak, samimiyet, şükran bulaşır. Biraz da iyi niyet…
Tabii bu hasletleri bünyeleri reddetmezse…”

(Tamamını ayseselcen.blogspot.com adresinden okuyabilirsiniz)

* Detone Buket Saygı
Dost tarikatının zımbırtısı (eski) popçu Çelik’in ayrıldığı karısı eski manken Buket Saygı, bir sabah programında bir şarkı söyledi. İlk defaymış. Programın sahibesi Petek Dinçöz de, konuklarına sordu. Her biri kaypakça, “harika, süper” falan dediler. Oysa hiçbir özelliği olmayan, üstelik detone bir ses. Sahneyi de doldurmuyor. Neyse ki Buket Saygı gayet aklı başında ve “sesinin olmadığını” söylüyor. Oysa diğer kayganlar “harika, kesin sahneye çıkmalı, biraz da ders olsa daha da mükemmel olur” diye şakşaklıyorlar.
İşte altınıza bu tipleri aldığınızda bir anda yükselip, sonra onlar başka bir yere gitmeye karar verdiklerinde, çat diye aşağıya düşüyorsunuz.


SANAL TDK

* Lafıza kaybı
Söyleyeceğiniz sözü unutmanız.

* Şenformasyon
İyi, müjdeli haber.

selcencosmoz@gmail.com

http://ayseselcen.blogspot.com/

05 Aralik 2008

Hiç yorum yok: