24 Aralık 2009 Perşembe

64- 365 ŞANS

Her yıl aynı şey.
Aynı dilekler, aynı umutlar (belki biraz daha geliştiriyoruz, o kadar)…
Aslında bize her sabah, güneşin doğuşuyla veriliyor yepyeni bir şans.
Ve önümüzde yeni bir yıl ve tam tamına 365 tane yeni şans.
Sıfırdan başlayabilme şansı.
Her şeyi ‘reset’leme şansı.

Her yıl yeniden yazıyorum, bu yıl da…

“Kocaman bir yıl daha bitiyor. Herkesin kendi için yeni yıl kehanetleri yazması gerek. Üstelik umut dolu, hayat dolu, gülümseyen kehanetler…
Ömrümüzden nelerin eksildiğini değil, kendimize neleri eklediğimizi düşünmek gerek.
Turkcell’in eski reklâmındaki, “Umarım bu yıl, yeni bir sen tanırsın” sözlerine takılıp, kendimizle yeniden tanışmak gerek.
Bir yıl daha büyüyoruz.
Kendi içimizdeki savaşları bitirmek, hayatta daha derin nefesler almak, daha cesur adımlar atmak gerek. Sevgiyle dolmak, aşkla donanmak gerek. Yine ve hep kendimize yatırım yapmak gerek. Yine yeni yıl kararları almaktan vazgeçmemek gerek, hepsini Ocak’ın ortasında yarıda bırakacak olsak bile…
Yine hayal kurmalı, yine hayal kurmalı, yine hayatın tam ortasında durmalı.
(…)
Kendime gidiyorum.
Yeni yılda yeni bir ben tanımaya, çok sevdiğim eski beni tekrar ateşlemeye, kendime yeni yeni, dizi dizi kehanetler yazmaya, gözlerimi hayata daha büyük büyük açmaya…” *

İyi yıllar…



ORTAYA ORTADAN KARIŞIK

* Issız Adam-Retrospektif ve Basur Simidi
İyi ki ‘Issız Adam’ filmi gösterime girdi de, çizgiyi/haddini aşan Mustafa filmi biraz bastırıldı.
Tabii yazılı+görsel basın yine harikalar yaratmaya başladı. Filmin sonundaki ‘Anlamazdın’ şarkısıyla yepyeni bir dinleyici kitlesi tarafından tanınan Ayla Dikmen ‘süper’ popüler oldu. O kadar ki, televizyoncular 18 yıl önce vefat eden Dikmen’i canlı yayına çıkartmak için çırpınıp durdu. 
Aktüel dergisinde birlikte çalıştığım, şimdi yabancı menşeili bir dedikodu dergisinin genel yayın yönetmeni olan bir tanıdığım da aynı cehalet örneğini göstermişti.
Arkasından çok gülmüştüm. (Yüzüne gelince, zaten yüzüyle pek bir hoş-beşim olmuyor  )
‘Fahri’ büyükbabam, ünlü heykeltıraş ve sanatçı İlhan Koman’ın retrospektif sergisi açılında, bu araştırma engelli arkadaşımız haber toplantısında en parlak önerisini yapmış: “İlhan Koman’la röportaj yapalım”!
O sırada da kendisi editörlük görevinin içini doldurmaya çalışıyordu.
Neyse ki, piyasanın eğitimli ve dolularından, Aktüel’in belkemiği olan bir başka arkadaşım bıyık altından gülümseyerek, editörcüğümüzü uyarmış.
Farkındasınız değil mi, kızdığım bilmemek değil, araştırıp öğrenmemek.
Sonra da geliyorlar bir yerlerde bu ağabeyler, ablalar. Altlarında bir basur simidi…
Biz de bekliyoruz ne zaman inecek havası?

* Haşmet Babaoğlu ve mutluluk
Babylon’da, sürüklenerek gittiğim Göksel konserinde Perşembe akşamına denk gelmesine rağmen, doluydu.
Modacı Hakan Yıldırım’ı kalabalığa ve boy dezavantajına rağmen, Japon atkuyruğu sayesinde hemen seçtim. Yanında da ünlü bir işletmeci vardı. Kim olduğunu söylemeyeyim.
Uzundur göremediğim Vedat Öztürk ise bir “bayan” (bana öyle geldi de) arkadaşıyla gelmişti ve tüm gece boyunca en çılgın dansları edip, eğlendiler. Hatta konserin sonunda üst kattan bağıra çağıra “istek parçası yapmayı” ihmal etmedi.
Alt katta tek başına eğlenen Haşmet Babaoğlu, üst kata gelince sohbete başladık. O da geçerken, konseri şans eseri görüp girmiş. İş-güç sohbeti derken, özel konulara da daldık. “Selcen, mutlu musun?” dedi. Bir şey demedim, gülümsedim. “Önemli olan mutlu olmak” dedi, “Bir de, müzik… Harika bir şey”.

* “Çok milliyetçiyim, dadım Türk”
Zamanının güzellik kraliçesi, sonra “yeşil” aşkın peşinde ülke değiştirdi, sonunda da evlendi.
Şimdi de ahlak timsali, süper anne modelinde.
Yiyen varsa…
Ben yemiyorum çünkü daha ilk günlerini biliyorum, oynadığı ilk filminin prodüktörünün oğluna yazılabilmek için yaptıklarını, yataysal düzlemde ne kadar saçmaladığını, o zamanki ünlü sevgilisiyle dalga geçerken ne kadar “level” kaydığını, birlikte girdiğimiz üniversite sınavında nasıl çaktığını, etc etc.
Yani gülüyorum ve biraz da içim acıyor onu gördükçe.
“Ben o kadar milliyetçiyim ki, bırakın Amerika’da doğurmayı evime yabancı dadı bile almıyorum” demiş Demet Kutluay.
Sakın ola sebebi başka bir şey olmasın bu prensibin?

selcencosmoz@gmail.com


İzler
* - Ayşe Selcen için 2007 kehanetleri yazısından alıntı.
Tamamını ayseselcen.blogspot.com adresinden okuyabilirsiniz.


29 Aralik 2008

Hiç yorum yok: