23 Aralık 2009 Çarşamba

59- Brié, Gouda, Neufchatel, Muenster, Emmental...

"Sakin bir Eylül ayı geçirdik, malum Ramazan sosyal faaliyetleri azalttı. Evlerde ve otellerde iftarlarda buluştuk.
Ekim’e, hızlı başlıyoruz. 04’ünde Kuruçeşme Arena’da yapılacak olan S.O.S. İstanbul’un baş konuğu R.E.M. Ayrıca Spiritualized, Mor ve Ötesi ve Ayyuka da olacak.
Bir de dünyaca ünlü müzikal Mama Mia geliyor. 07-18 Ekim arası İstanbul Gösteri Merkezi’nde (eski Mydonose Showland) sahnelenecek. İki saat boyunca ABBA şarkıları eşliğinde keyifli bir müzikal seyredeceksiniz. Filmi seyrettiyseniz bile müzikali kaçırmayın. Tüm dünyada eleştirmenlerden çok iyi notlar alıyor.
Tabii bu arada, maç demişken, Eylül boyunca, tuttuğum futbol takımın maçlarını seyretmek için telefon etmediğim otel kalmadı. Malum evlerimizde Digitürk yaygın, D-Smart zor bulunuyor. Swissotel’den, Conrad’a, The Marmara’dan, Hyatt Regency’ye kadar hiçbiri maç yayını yapmıyor. Düzgün bir yerde maç seyretmek bu kadar mı zor derken, Hilton imdada yetişti. Fakat bar müdürü son anda arayarak “diğer takımın maçını yayınlayacaklarını” bildirdi.
“Eee, ne yapacağız?” dedik.

Cihangir’de yeni bir keyif: Olivia
Müşteri portföyü tipik bir Starbucks gibi görmek ve görülmek isteyenler üzerine kurulu olan White Mill’de, daha önce yazdığım gibi, küstah bir servis aldığım için, artık oraya kadar yürümeye zahmet etmiyorum. Aynı bahçe keyfini (hatta kocaman padişah koltuğuyla daha da iyisini) sunan, müdürü Kıvanç Bey sayesinde daha samimi bir ortam sağlayan Olivia son favorim.
Üstelik benim takımın maçlarını da üst kattaki mor bergerlerde yayılarak seyredebiliyorum. Bruschetta Mare, füme somon sebebiyle biraz tuzlu olmasına rağmen kesinlikle tavsiye edeceklerimin arasında. Ayrıca Olivia’da görülmek isteyenler kapının dışına konuşlanıyor, böylece bahçe ve içerdeki rahat koltuklar keyfine düşkün olan bizlere kalıyor. Garsonlar henüz işlerine hakim değiller ama en azından iyi niyetle çaba gösteriyorlar. Kıvanç Bey’i klonlamak lazım yani. Eh, bir de ilk maç gününde iki kere hesap hatalı gelince, yoğunluk değil, başka bir sorun var herhalde diye düşünmeden edemedik. Neyse ki diğer ziyaretlerimizde böyle bir sorunla karşılaşmadık.
Peki kimlere mi rastlayabilirsiniz? Mesela Ece Uslu doğum gününü orda kutladı, sıradan kıyafetiyle pek doğum günü kızı gibi görünmemesine rağmen, masadaki arkadaşlarımdan biriyle samimi olduklarından doğum günü olduğunu anlayabildim.
Tiyatrocu Vahide Gördüm ise başka bir gece çoluk çocuklu birçok meslektaşıyla (Altan Erkekli dahil) keyifli bir akşam yemeğindeydi. Olivia ise lilyumlarla donatılan hoş bir masa düzenlemesi yapmıştı.
Geçen akşam ise, yönetmen Mustafa Altıoklar, nişanlısı/sevgilisi Nehir Erdoğan ve 4-5 arkadaşıyla gelmişti. Akşamın büyük bölümünde Nehir ablamız konuştu, beyefendi 1,2,3 tıp oynadı.
Cihangir’de yolların yeniden düzenlenmesi harika olmuş, artık sağa-sola park eden araçlardan kurtulup daha rahat yürüyebiliyoruz. Tabii Cihangir’in orta noktası, pek meşhur Firuzağa çay bahçesi, eşofmanla bile olsa, bir Cosmo kızına uygun değil. Neşenizi ve yan masaların sohbetini duyup da sarsılma ihtimali olan ruh sağlığınızı korumak istiyorsanız, siz de, benim gibi Olimpos’tan inmeyin!

Fashion tv kızları
Suada’da, Stephan Pompougnac’ın albüm tanıtımı için basına kapalı olan davete erken “icabet ettiğimiz” için, bir Mezzaluna yemeği sıkıştırdık araya. Hem de oturduğumuz yerden partinin soluk ilk saatlerini izledik. Tabii Pompougnac’ın partisi hareketlenmeden, adanın diğer tarafındaki Fashion tv daveti zirveye ulaşmıştı. Defilede pek bir numara yoktu. Maalesef konuklarda da... Ortaköy’un şapkalı kurdu Ertekin’i görünce gülümsememe engel olamadım. Kürkçü dükkanından çıkmıyor tabii. Tabii etraf, sahte takılara bulanmış, taklit tasarımcı kıyafetleri ve yüksek topuklu olması dışında hiçbir özelliği olmayan stilettolarıyla yürümeyi beceremeyen ve gençlikleri dışında hiçbir nitelikleri olmayan genç kızlarımızla dolu olunca, biz “Olimpos” grubu dedikoduya başladık. “Olimpos”tan 20 yıllık Selda arkadaşım, benim yüksek sesli yorumlarıma dayanamayarak “Seni duyacaklar” deyince, “Merak etme, onlar Brié, Gouda, Cheddar gibi çeşitleri bilmez, sadece kaşarı anlarlar” dedim.
Peki siz?
Siz kaç çeşit peynir sayabilirsiniz?


PS. Sene başından beri Cosmopolitan dergisine, isim hakkını bu e-köşemden alan bir köşe yazıyorum: Ortaya Karışık. İçeriği biraz farklı. Fakat Ekim ayında yayınlanması gereken son yazım, peynir çeşitleri yüzünden yayın yönetmeni engeline takilmis. Yazı sizin çengelinize de takılacak mı diye merak ederek, bu köşede de yer veriyorum.

13 Ekim 2008

Hiç yorum yok: