18 Ağustos 2008 Pazartesi

52- Obez Üzüm

Obez üzüm

“Hayat, başka şeyler planlarken başına gelendir” demişti birisi.
Kim diye aranır taranırken, karşıma John Lennon’ın ismi çıktı. Şaşırdım. Sağlığında söylediği sözü, ölümüyle doğrulamıştı.
Neler neler planlamıştım, başıma neler neler geldi… :)
Mevsimin kıvrak kararsızlığından mıdır, sıcaklığın artmasının kanımızı kaynatmasından mı yoksa tekrar bir şeylere inanma ihtiyacımızdan mıdır, bu telaş yürekteki?
Persephone gibi yeraltından yerüstüne çıkma zamanı gelmiştir oysa. Ve yavaş yavaş filiz verme, kök büyütme… Çiçek açma zamanı da gelecektir. Belki de bu yarım yamalak heyecanımız ondan.
Fazla sulasaydı hayat beni, obez bir üzüm salkımı gibi köklerimi yanlara doğru yayacaktım, tüm rengim, kokum, hayatın yüzeyindeki topraktan gelecekti. Oysa hayat aromamı renklendirmek için hep damla damla su verdi. Bu yüzden tembellikten uzak kaldım, gözlerimi içime, köklerimi derine saldım.
Su ihtiyacımı toprağın inebildiğim derinlerinde aradım. Böylece benden içtiğiniz üzüm suyu, damağınıza derinliklerdeki her türlü güzelliği taşıdı. Gördüğünüz an vuruldunuz, kokladığınız an esir oldunuz, bardağa koyduğunuz an elinizden bırakmak istemediniz, içtiğiniz an hücrelerinize sızdım.
Hayat, aromamı kaleydeskop renklerine bulamak için beni, hep parça parça verdi, âtıllaştırmadı, derinlere inmeye zorladı.
Şimdi hasat mevsimi yaklaşırken, aromama başka şeyler de katmalıyım. Başka duygular, başka deneyimler…
Mevsimin gereklerini yerine getirip, aşk yazmak gerek, tutku damlamalı kalemimin ucundan, bardağımın dışına sızmalı. Elimin duruşuna sinmeli.
Ama geldi mi gökten zembille geliyor, gelmedi mi zorlamamalı.
Dinlendirmeliyim üzüm suyumu, sakinleşmeli, rengi yatışmalı, çeri çöpü dibe çökmeli.
Bardağa dökülme vakti çok yakın.


selcencosmoz@gmail.com




ORTAYA ORTADAN KARIŞIK

* Amy Vinehouse adam “dövmüşmüş”!
Beş Grammy ödüllü şarkıcı Amy Vinehouse, Londra’da “adam dövmekten” göz altına alınmış. 24 yaşında ve çiroz siklet şarkıcının böyle bir hareketi nasıl yaptığına aklım ermemişti. Ta ki, kocasıyla olan ilişkisini duyunca. Amy teyzemizin (yaşına aldanmayın, kendisi teyze kılıklı) 38 yaşındaki bir adama yumruk atıp tutuklandığı gün, kocası Blake Fielder-Civil de, eşini (Amy’i yani) ağır şekilde dövmekten mahkemeye çıkmış ve tabii tüm iddiaları reddetmiş.
Bu durum doğruysa, Amy’nin kimin öcünü kimden çıkardığı belli. Üstelik gücü ona zarar verene yetmeyince, insan öfkesini kime yönelteceğini bilemeyebiliyor. Ah Amy teyze, vah Amy teyze…

* Doktor kızımız Himalayalar’daki 11.250 mt’lik Manabaldi Tapınağı’na tırmanan ilk kadın ve Türk’müş!
Ben bu hikâyeyi bir yerden hatırlıyorum. Hâlâ bir erkek dergisinde yazı yazan, dergicilik kariyerine başladığı ilk günlerden beri tanıdığım bir ablamız da aynı dertten muzdaripti.
Çok geniş ve dur duraksız hayal gücü. :)
Bu cilveli ablamızın yeniden şekillenmiş özgeçmişinin bir yerinde dayanamamış ve her şeyi araştırmaya başlamıştım. Yurtdışında yaptığı birbirinden ilginç çalışmaları ve aldığı sıra dışı eğitimleri bir kenara bırakın, okuduğu üniversite bile yalandı.
Sahte doçent diplomasıyla çocuk doktorluğu ve müdürlük yapan Ece Atalar Onaran’ın da (27) kariyeri bizim dergici ablamızdan farklı değil.
Fransa’da Chorlote Akademisi Tıp Fakültesi’nde psikiyatri okumuş, sonra Sanskritçe sosyoloji master’ını tamamlamış. Okulu bitince, 2.5 yıl Hindistan’da kalarak tüm kuzey Hindistan’ı gezmiş ve savaş bölgesi Keşmir’de gönüllü doktor olarak görev yapmış. Bu sürede dünyanın tek yoga akademisi olan Vivikananda Yoga Akademisi’ne devam etmiş ve mezun olmuş. Türkiye’ye gelince de Yeditepe Üniversitesi ve Kadıköy Belediyesi Gençlik Merkezi’nde çalışmış. 2005 yılında da Essex Akademisi’ne giderek hastane işletmeciliği eğitimi almış. Tabii özgeçmişe sosyal bir şeyler eklemezsek olmaz diyerek, Kuzey Hindistan’da geçirdiği yıllar içinde alınan bir de unvan eklemiş. “Himalayalar’daki 11.250 metre yükseklikteki Buda’nın aydınlandığı Manabaldi Tapınağı’na tırmanan ilk ve tek Türk kadın”.

Ece kızımız çok etkileyici bir özgeçmişe sahip, daha iyi yerlerde olmalıydı aslında. Halkımız bu kızımızın önünü erken kesti, yoksa daha neler yapar, nerelere gelirdi. Neyse ki yaptığı doktorluk “psikolojik” alanda, bir de kesmeli-biçmeli bir dalda çalışsaydı, kimleri deler geçerdi acep?

* Haftanın E-Postası
“Herkes dikkatinizi hak eder”
(Birinci Ders)
Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı. Ben okulun en iyi öğrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada çakıldım kaldım. Son soru şöyleydi:
“Her gün okulu temizleyen hademe kadının ilk adı nedir?”

Bu her halde bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını, yerleri silerken, hemen her gün görüyordum. Uzun boylu, siyah saçlı bir kadındı.
50'lerinde falan olmalıydı. Ama adını nerden bilecektim ki! Son soruyu yanıtsız bırakıp kâğıdı teslim ettim. Süre biterken bir öğrenci, son sorunun test sonuçlarına dahil olup olmadığını sordu.”Tabii, dahil” dedi, hocamız...
“İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi birbirinden farklı insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hak eden insanlar bunlar. Onlara sadece gülümsemeniz ve 'Merhaba' demeniz gerekse bile...”
Bu dersi hayatım boyunca unutmadım. Hademenin adını da...Dorothy idi.

TDK Dersleri

* Türkçe Sözlük’ten
Geriatri (isim, tıp Fransızca gériatrie): Yaşlılık bilimi. Yaşlanma ile ilgili sağlık konuları üzerinde duran tıp dalı, geriatri.

* Yabancı Kelimelere Karşılıklar
Medya: İngilizce medya (media) sözü “1. Bildirişim, haberleşme veya komünikasyon olanaklarının sağlandığı ortam, 2. Toplumda sözlü veya yazılı haber alma olanaklarını sağlayan teknik araçlar." anlamlarını taşımaktadır. Kurumumuzca, sözün ilk anlamı için iletişim ortamı; ikinci anlamı için de iletişim araçları karşılıkları önerilmiştir.

Hiç yorum yok: