7 Aralık 2007 Cuma

41- Geppetto, Pinokyo ve Siyah kurdele

Bugün benim yazı günüm değil ama buradayım. Hepimiz artık buradayız…
Hepimiz artık bir aradayız.
Olmalıyız…


Bölüm 1: Geppetto

Marangoz usta Geppetto, çabuk öfkelenen, anlayışsız bir ihtiyardır ama aslında iyi insandır. Olur ya, yalnızlıktan sıkılır bir gün.
Tahtadan bir oğul oyar kendine, en basit aletlerle. Tahta kukla, bir çocuğa dönüşür. Mutlu mesut yaşarlar ilk başlarda…
Pinokyo, hayat dolu ve saygılı bir çocuktur. Pek de zeki olmamakla birlikte iyi bir öğrencidir.
İlahi bir ses vardır ona doğruyu gösteren: Mavi Peri.
Bu güzel peri ona herhangi bir kötülük yaparsa yeniden tahta bir kuklaya dönüşeceğini söyler, uyarır Pinokyo’yu.
Pinokyo saftır…
Mutluluk Hırsızları tarafından kandırılır.
Zor zamanlar geçirmiş olan ve paçavradan başka giyecekleri kalmayan Kedi ve Tilki ise ormanda yaşarlar, ürkütücü rüzgârların estiği, kırmızı şimşeklerin çaktığı bu ormandan kurtulabilmek için Kedi ve Tilki türlü düzen peşindedirler. Açlıktan ölme ve kavga dışında, ormanın onları sunduğu hiçbir şey yoktur.
Tabii Kedi ve Tilki, Pinokyo’yu hedef alırlar. Mavi Peri Geppetto ustayı uyarır, Pinokyo yanlış yaparsa, yeniden tahta bir kuklaya, daha da kötüsü eşeğe dönüşecektir. Geppetto usta periye endişelenmemesini, Pinokyo’nun tamamen değiştiğini söyler.

Oysa masal burada bitmez…
Cırcır Böceği, Tuna, Yağ Adam, Soytarı, Robot gibi karakterler de eklenir. Pinokyo yanlışlar yapar, Noel Baba’ya iyilik edeyim derken, kılık değiştirmiş kötülerin kucağına düşer, tahta kuklaya dönüşür, eşeğe dönüşür. Dünyayı yılbaşı kutlamalarından, neşeden ve barıştan mahrum eder… Yavaş yavaş neden bu durumda olduğunu anlamaya başlar.
Pinokyo yaptığı hataları çok uzun ve dolambaçlı, acılı yollardan tamir eder. Ve her çocuk masalı gibi bu masal da mutlu biter.


Bölüm 2: Pinokyo

Tayyip Erdoğan, 5 Kasım’da “big brother” Geppetto’yla buluşacaktır. Belki RTE, Pinokyo iplerinden kurtulmak için çabalayacaktır bu kez. Çünkü… üzerinde “mahalle baskısı”…
Bir taraftan da Mutluluk Hırsızları konuşmaya devam ediyorlar. Talabani “PKK elebaşlarının teslim edilmesi, gerçekleşmeyecek bir hayal. Biz hiçbir Kürt’ü Türkiye’ye teslim etmeyiz, hatta bir kediyi bile…” (Masaldaki hangi karakter olduğunu anlayabildiniz mi? )
(Tilki) Barzani ise “PKK terör örgütü değildir” diye sayıklamaya devam ediyor. Hatırlayın, aylar önce yine bitlenmişti Tilki.
“Türkiye Kerkük’e karışırsa, biz de Diyarkabakır’a karışırız”.

Rahmetli dimdik gazeteci Şakir Süter, “Kucaktaki Barzani” adlı yazısında (Nisan 2007 tarihli) şöyle yorumlamıştı Tilki’nin durumunu…
“Demek ki, karıştırmak…
Karıştırmak için tüfek-mayın servisi yapmak…
Aralara katil serpiştirmek…
Mitingler düzenletmek…
Mitinglerde orduya, bayrağa ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne küfretmek…
(…)
Sana bu cüreti, o kucağında oturduğu Amerika veriyorsa bir daha düşün.
Hatta, Amerikalı’nın kucağından inip İngiliz’in kucağına otur eskiden olduğu gibi.
Onların kucağında daha başka şeyler görüp başka laflar edebilirsin.
Yarın tekrar bizim kucağımıza oturduğun zaman da…
Ne söyleyeceğini şimdiden hazırla isterse.
Çünkü, bizim kucağımıza oturmana az kaldı!”

Barzani, oturtulmadı hâlâ kucağımıza/kazıklara. Saf Pinokyo, Amerika’yı dostumuz sanıyor, malum kendisinin Geppetto’su ya…
Ustaya saygısızlık yapmamak için ya 2 gün bekleyecek ya 5 Kasım’ı… Aylardır beklediği, beklettiği gibi.
“Dost” dediğimiz posttan ibaret aslında, altındakini görünmez kılıyor demek ki gözümüzde.
Tekrar tanışmakta yarar var. Şakir Süter’in çıkarıp “Amerikalılara selamlarımızla” başlığıyla yayınladığı özel Amerika Birleşik Devletleri Savaş Bilanço’sunu bulup okuyun tekrar. Rahmi Turan da, 15 Ekim’de “Katliamcı Amerika” başlığıyla Hürriyet’teki köşesinde Süter’in bu bilançosuna yer vermişti.
Tozunu silin, hafızanızın, postu kaldırıp bakın yüzüne altındakinin.
Diyarbakır’a karıştılar. Ülkemize karıştılar. Düğün konvoyuna mayın koydular Mutluluk Hırsızları, bölüğün emniyetini sağlamaya çıkan tabura saldırdı. Aylardır durmadılar. Biz durduk!
Dinlemedik, aylardır tezkere isteyen Genelkurmay Başkanımızı beklettik… Milletimizin sözde diğer kurmay başkanını bekledik çünkü.
Oysa Pinokyo tahtadan bir kukla.
Unuttuk…

Oysa Pinokyo’nun arkadaşı Cırcır Böceği, ABD Savunma Bakanı’yla görüşüp, karar verdi, “Sınır ötesi harekâtı düşünüyoruz, bunu ABD’lilerle yapacağız”.
Haydi, saklanın postun altına da, dostun yüzünü görün diyesim geliyor.
Acısını hepimiz çekeceğiz, susuyorum.


Bölüm 3: Siyah kurdele

Öyle garip bir mahalle baskısı ki bu, referandum’da Hayır diyen illerimiz İzmir, Aydın, Muğla, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ ve Tunceli, bu kez yalnız kalmadılar.
İstanbul’un ve diğer “Evet”çi büyük şehirlerimizin de sesi çıkmaya başladı.
Hepimizin bağrı yanıyor çünkü.
Nasıl olup da, 70 milyonluk bir milleti, çok stratejik bir yerleşimi, kocaman yüzölçümü, dünyanın sayılı orduları arasında sayılan bir ordusu olan ülkemiz… Nasıl olup da 3-5 çapulçu, densiz ve cüretkar bir aşiret reisi karşısında tökezledik. Kafamız karıştı, komploları çözmeye uğraşıyoruz hâlâ.
Geppetto Bush, ancak açıklama yayınlayıp, PKK’yı kınıyor. Biz de büyük abimiz bir şey yapmış gibi başlıklar atıyoruz…
Pinokyo’yu dinleyip, terör örgütünü parlamento aldık, yani elbirliğiyle yılanı bağrımıza soktuk. Şimdi kız kulesine kapanıp bekleyemeyiz.

İnternet üzerinden (mail ve haber grupları, feysbuk gibi enstrümanlar sayesinde) toparlanıyor gençler. Hatta Güçlü Türkiye Partisi Başkanı Tuna Bekleviç bir mail atarak “Yetkililer ‘ulusal yas’ ilan edilmesi isteğimizi geri çevirdiler. Siyasi birlikteliğimizi önemsemiyorlar” demiş. Pazar günü kampanya başlattıklarından beri 60 bin kişi toplanmış, şimdi halka da bir araya gelindiğini göstermek gerek diyor.
MSN ve Feysbuk avatarlarına (tanıtım fotoğrafı diyelim) siyah kurdele konmaya başladı.
Mitingler, kavgalar, tartışmalar, yazılar, hararetler… Hareket yavaş yavaş başlıyor, 29 Ekim ve 10 Kasım için hazırlıklar var. Gideceğiz göreceğiz…
Dikkat etmeliyiz ki, bu arada kendi iç savaşımızı kendimiz çıkarmayalım.

İçine çekildiğimiz toprakları ve tuzağı görmek için sadece “şimdi” var, yarın çok geç olacak. Komplo teorilerini, iç yangınlarımızı bir kenara koyup, eskiden bir kulağımızdan girip bir kulağımızdan çıkan tarih derslerini hatırlamalıyız.
Çünkü tarih tekerrürden ibaret.
Çünkü Soğuk Savaş yaşandı.
Çünkü 12 Eylül’ü gördük.
Çünkü kafamızı karıştırmak, bizi aceleye getirmek istiyorlar.
Çünkü 12 Nisan’da söyledi söyleyeceğini Büyükanıt Paşa.
7 ay geçti.
Çok şehit verdik.

Hâlâ da veriyoruz.

Papa 138 Müslüman din adamının barışma çağrısını geri çevirdi, “Herkes Hıristiyan olmalı” dedi.
Bırakalım artık misyonerliği, diğer yanağımızı çevirmeyi.

Bize öğretilenleri hatırlayalım.
Bir de bize unutturulanları…


“Türk Silahlı Kuvvetleri’nin asli görevi, milletimizin kurtarıcısı ve devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün silah arkadaşlarıyla beraber ve binlerce şehit vererek kurmuş olduğu bağımsız Türk Cumhuriyeti’ni demokratik, laik ve üniter yapısıyla sonsuza kadar savunmaktır.
BU SAVUNMA, SÖZÜN YETTİĞİ YERDE SÖZLE, YAZININ GEREKTİĞİ YERDE YAZIYLA, SİLAHIN GEREKTİĞİ YERDE SİLAHLA OLACAKTIR.” (1)



Geppetto, yalnızlıktan sıkılır bir gün, tahtadan bir oğul oyar kendine.
Pinokyo, pek de zeki olmamakla birlikte iyi bir öğrencidir.
İlahi bir ses vardır ona doğruyu gösteren: Mavi Peri.
Bu güzel peri ona herhangi bir kötülük yaparsa yeniden tahta bir kuklaya hatta eşeğe dönüşeceğini söyler, uyarır Pinokyo’yu.
Pinokyo saftır…
Mutluluk Hırsızları tarafından kandırılır.
Kedi ve Tilki ise kırmızı şimşeklerin çaktığı sefil bir ormanda yaşarlar ve oradan kurtulmak için türlü düzen peşindedirler.
Pinokyo’yu kullanırlar.


Bir başka ses daha yankılanır ormanda…

“Laf değil, icraat istiyoruz beyler. Yeni fidanlarımızın kırılmamasını, yeni umutlarımızın söndürülmemesini istiyoruz.
Artık aklınızı başınıza toplayın…
Özgür ve bağımsız bir ülkeyi yönettiğinizi hatırlayın!
Ve bugüne kadar dayak yediğinizde bile tokalaşmak için dostça uzattığınız elinizi, bu kez hiç değilse kendinizi korumak için kaldırın!” (2)


ORTAYA ORTADAN KARIŞIK

* 70 milyonluk Türkiye nerede?
Yusuf İnan “İçimizdeki yangını dünyaya göstermeliydik. Annelerimiz ağlamaktan daha büyük işler yapmalıydı. Benim oğlum üzerinde USA yazan silahlarla şehit edildi. Sen hâlâ dost ve müttefikimiz misin demeliydi?
www.SehitlerOlmez.Com-Net siteleri dünya liderlerine şehitlerin fotoğraflarını göndermek için kampanya başlattı. Hedef beş milyon şehit fotoğrafının dünya liderlerine, dünya medyasına gönderilmesiydi. 70 milyonluk Türkiye’de 651 bin şehit fotoğrafı gönderildi. (…) Neden 70 milyonun sesi, internet otoyolundan dünya halkalarına ulaşmadı?
Sitede her liderin özel mail adresi, dünya haber ajanslarının mail adresleri var. O mail adresleri şehit fotoğraflarıyla dolup taşsaydı; yanan yüreğimizi ve sesimizi daha iyi duyacaklardı.” demiş…
Okumamışsınızdır, bir köşede kalmıştır diye, bunu da paylaşayım istedim.

http://www.yusufinan.com.tr/index.php?pg=makale&id=77







İzler
1- Yazarın 06 Ekim 2006 tarihli “Büyükanıt teşekkürler, Karahanoğlu teessüfler!” yazısından alıntı.
http://www.gazeteci.tv/yazarDetay.asp?GuvenlikID=67O67O68O
2- Mustafa Mutlu, Vatan gazetesi, 22 Ekim tarihli “Savaşta demokrasi derdine düşerseniz, sonuç bu olur!” başlıklı yazısından alıntı.

Hiç yorum yok: